22 Nisan 2016 Cuma

Bu Da Benim Manifestom


Tesadüfen bulduğum bir kitap. Brene Brown - Cesur Yanınızı Kucaklayın. İçinde 'İçten Ebeveynlik Manifestosu' diye bir bölüm var. Altına imzamı atmak isterdim ama bazı konularda Dr. Brene kadar uzman değilim. Gerçekçi olalım. Elimden geleni yapacağım kesin ama ne kadar olacağını görmeden büyük konuşmak istemiyorum. Kitabın kapağını kapatıp rafa kaldırmak da gelmiyor içimden. Bu yüzden kendi manifestomu yazmam lazım hemen.

Kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum bu arada. Yanlış anlaşılmasın, ebeveynlikle ilgili bir kitap değil. İncinebilirlik, utanç, cesaret... İnsanı engelleyen ve önünü açan duygularla ilgili güzel bir kitap. Ebeveynlikle ilgili de bir bölüm var içinde.

İşte benim manifestom...


İlk önce, hatta her şeyden önce bilmeni istediğim bir şey var. Ne olursan ol, kim olursan ol seni hep çok ama çok seveceğim. Bir hata yaparsan sana değil kendime kızacağım. Demekki öğretememişim diyeceğim. Ve yeniden başlayacağım.

Her zaman bugünkü gibi mükemmel bir anne olacağım. Ve sana da mükemmel olmayı öğreteceğim. Mükemmelliğin bizim için ilk kuralı şudur diyeceğim: "Mükemmel diye bir şey yoktur." Mükemmele inanmamayı, mükemmeliyetçilerin oyununa gelmemeyi öğreteceğim sana. Hatalar yapacağız birlikte ve bu hataların güzel yönlerine bakacağız. Mükemmel olmak için hayatını harcayan insanlara merhametle bakacağız. Kusurlu olduğumuz için bize acıyan insanlara da şunu haykıracağız: "Her şeyin en doğrusunu yapmıyorum, çünkü bana göre doğrusu o değil. Ve bu doğruların herkese göre değişeceğini kabul ettiğim için de kimseyi yargılamıyorum."

O çok sevdiğimiz, tekrar tekrar izlemekten bıkmadağımız çizgi filmi tekrar tekrar hatırlatacağım sana. Darla gibi ol diyeceğim. Unut. Kötü şeyler olmasına izin vermezsen hiçbir şey olmayacağını aklında tut sadece. Pozitif ol. Ve korkma, yüzmeye devam et.

Büyük düşünmenin üstünlüğüne inananlara inat, küçük düşünceleri atlamamanı önereceğim sana. İnatla ve sabırla. Çünkü büyük şeyler basit düşüncelerden doğar çoğunlukla. Ve sen bu basit düşünceleri görmezden gelirsen büyük şeyler kaçırabilirsin. Bazen kimsenin değer vermediği küçük düşünceler seni yıldız gibi parlatabilir.

Her gün hayal kurma pratiği yapmaya devam edeceğiz birlikte. En güzel yaptığım şeyi sana da öğreteceğim. Hayal kurmayı, hayallere inanmayı. Peşinden koşmayı ise seninle birlikte ben de öğreneceğim. Çünkü hayal kurmanın gücü nasıl bir şey biliyor musun? Barbara Cartland diye bir yazar var. Ben hiç okumadım ama ilk anneannenden duymuştum. Özellikle genç kızların hayran olduğu aşk romanları yazarmış. Yeri yerinden oynatan bu kitapların yazarı ölmeden önce bir ropörtajında hayatında hiç öpüşmediğini, hiç aşık olmadığını ve hiç evlenmediğini söylemiş. O kitaplar 'sadece' hayalgücünün ürünüymüş. İşte hayal kurmanın gücü böyle bir şey. Hayalgücünün gücünü öğreteceğim sana. Ve hayal etmekten asla vazgeçme diyeceğim.

Hayatı kazanma hırsı ve kaybetme korkusu olmadan oynamayı öğreteceğim sana. Çünkü oyunun tek amacı oyundur. Eğlenmektir. Hayattan keyif almak için kazanmak gerekmez. Bırak kazanırsan cabası olsun.


Yolun devamını birlikte yürüyeceğiz artık.. Ta ki senin yol ayrımın gelinceye kadar. İşte o zamana kadar inişlerimiz çıkışlarımız, keskin virajlarımız olacak, yol çatallanacak, asfalttan çakıla dönecek bir an, toprak olacak bazen, çamura batacağız belki. Ama her sıkıldığımızda, her sıkıştığımızda şöyle yolun ortasına oturup o gösterdiğin buluta bakacağız, sonra kalkıp devam edeceğiz. Her çıkmaza girdiğimizde el ele verip geri döneceğiz ve yeniden başlayacağız. Geri dönüş yoksa her zaman bir B planı vardır deyip kafa kafaya verip düşüneceğiz. Sonra yol ayrımına geleceğiz. Sen her istediğinde benim yollarım sana açık olacak. Ve sen olur da arada bir yollarımızı tekrar kesiştirirsin diye kollarım da sana hep açık olacak.


                                                                                                              ..Annen..