30 Kasım 2014 Pazar

Doruk'un Zürafaları


Doruk doğduğunda zürafalar da hayatımıza girdi. Bizim için en özel hayvan oluverdi. Evimiz zürafalarla doldu taştı. Neden mi? Çünkü zürafaların kocaman kalpleri var, hatta kalpleri kafalarından bile büyük. Ve benim Doruk için en büyük dileklerimden biri 'kocaman bir kalbi olması'...

Kitaplarımızda, oyuncaklarımızda ve kıyafetlerimizde bolca zürafa var. Ama ben burada sadece ikisinden bahsedeceğim.









Birincisi Sophie. Diş kaşıyıcımız ve sevdiğimiz oyuncaklardan biri. Yüzde yüz doğal kauçuk ve gıda boyasından üretildiği için biz onu seçtik. Doruk için en sağlıklısı olduğunu düşündük. Bir de tabiki zürafa olması seçimimizde etkili oldu. Çoğu diş kaşıyıcısı gibi sert de değil.

İkincisi de diş buğdayı hediyeliklerimiz. Diş buğdayı için zürafa hediyelik kulağa biraz tuhaf gelebilir. Aslında zürafa doğumgünü için düşündüğüm bir hediyelikti; ama öyle boş boş otururken bir anda aklıma hediyeliğe yazabileceğim bir dilek geliverdi. Esmir Tasarım Tuğba hanım bizim için hazırladı ve diş buğdayı hediyeliklerimiz zürafa oldu. Size de fikir olsun.





"Zürafanın kocaman kalbi gibi bir kalbin, inci gibi dişlerin olsun.."

21 Kasım 2014 Cuma

Yemeyen Çocuk Sorunsalı

Hayat çok zor! Evet, özellikle de yemeyen bir bebekle ya da çocukla uğraşıyorsanız çok daha zor. 

Bütün günümüz masa başında geçiyor denebilir. Henüz tek dişi de olsa 'dişlerini' açamayacağım bir güçle sıkan 10 kiloluk bir adamla savaşıyorum, boru değil. Sakin kalabilmek için masa başında olduğumuz sürece ben de sıkıyorum dişlerimi. Sonunda hep ben kaybediyorum. Ama annelik ya yılmadan her seferinde mücadeleye devam ediyorum.

                                                                                          D-Man: "Savaşa hazırım kadın! Yemiycem göreceksin!"

Bir yerde bir şeyi yanlış yaptığımı düşünüyorum ama emin de olamıyorum. 6,5 ayına kadar sadece anne sütü alan Doruk 2 ay ek gıdaya müthiş bir güçle direndi. Yani 8 ay sadece anne sütü aldı desem yalan olmaz. Şimdi 9,5 aylık ve günde 6 tatlı kaşığı bir şey girdiyse midesine ben mutlu oluyorum. Zamanında etrafımdaki tecrübeli annelerin çoğu ek gıdaya erken başlamamı söylemişti. Sonradan yemiyorlarmış. Ben dinlemedim. Günde bir çay kaşığı bir şey versem ne olurdu? Bilmiyorum. Bir yanım sadece anne sütü verdiğim için memnun, diğer yanım acaba? diyor. Verseydim şu an daha rahat yer miydi gerçekten? Bunu bilemeyeceğim ama 4 ayını doldurduktan sonra günde bir çay kaşığına sıcak bakıyorum artık. Acıkınca emmeye programlanmış bir Doruk'la daha çok uğraşırım ben.

Bir de şu yemek yemeye zorlamayın konusu var. Sıkıysa zorlama. Bunu başaran anneleri tebrik ediyorum gerçekten. Ek gıdaya başlamadan önce ben de zorlamayacağım diyordum ama olmuyor. Hadi emiyor karnı bir şekilde doyuyor diyelim, her gün bir hevesle taze çorba ya da yemek yapıyorum 3 aydır. Bir kaşık al, sonra diren değil mi? Tadını beğenmedi derim en azından. Yahu o kadar uğraştım bir tadına bak, belki seveceksin. Yok. Aç bırakmayı da denedim. Acıkmadı diyemeyeceğim. Çünkü başaramadım. Yarım saat sonra acıkmıştır bu çocuk, aç bıraktım çocuğu, ne biçim anneyim ben diye beynim kendi kendini kemirdi. Bir daha denemedim. Bu çocuğun mutlu olması kadar sağlıklı gelişimi de benim sorumluluğumda. Ve ben yemek söz konusu olunca ikisi arasındaki dengeyi kuramıyorum.

Yine tanıdık tecrübeli annelerin çoğu sen ne yiyorsan onu ver, ona özel pişirme, sonra senin yediğin yemekleri yemiyor diyor. Ben uydurup yemekler ürettikçe yanlış yapıyorsun diyor. Arkadaşım yemiyor bu çocuk. Sevdiği bir şey bulurum belki diye uğraşıyorum. Keşke yese, o uyduruk yemeği menülerimin baş tacı yapar kendi yediğim yemeğe dönüştürürüm. Her çocuk aynı olmuyor işte. Kimisi senin yediğin yemeği de yemiyor.

Biliyorum, bu çocuk bir şekilde büyüyecek ve ben canımı sıktığımla kalacağım. Ama elimde değil. Değil işte!


17 Kasım 2014 Pazartesi

HypnoBirthing

 Benim doğumum epidural sezeryanla gerçekleşti. Sezeryanla doğum yapan bir anneden hypnobirthingi okumak size başta tuhaf gelebilir. Ama ben normal doğum yapmayı çok istemiş bir anneyim. Bu yüzden hamileliğim sırasında Marie F. Mongan'ın kendi deneyimlerinden yola çıkarak geliştirdiği Mongan Yöntemini anlatan HypnoBirthing kitabını okudum. Hatta hatim ettim de denebilir. Ama şartlar istediğim doğumu yapmama müsade etmedi. Hypnobirthing'den bahsetmeden önce kendi deneyimlerimden öğrendiğim bir şeyi paylaşmak isterim. Normal doğum isteyebilirsiniz ama sakın ola kendinizi bunun için şartlandırmayın. Normal doğum yapmanız mümkün olmazsa çok üzülebilirsiniz. Ben çok üzülmüştüm. Ama bebeğimin hayatını riske atmayı göze alacak kadar deli olamazdım.

Doğumun çok büyük ağrılara, acılara sebep olduğu inancı, dünyanın her yerine yerleşmiş durumda. Ancak bu inanç ülkemizde birçok yere göre çok daha yoğun bir şekilde yaşıyor. HypnoBirthing'in en büyük amacı bu inancı kırmak. Ve bu konuda oldukça başarılı. Kitabı okurken korkumun sayfalarla birlikte bittiğini hissettim. Doğumda ağrıdan acıdan önce düşünülmesi gereken çok daha özel bir şey var ve kitap altını çizerek bu duyguyu anlamanıza yardımcı oluyor. Karnınızda kıpırdanan bir bebek varken bunu anlamak hiç de zor değil zaten. Ve sonrasında ağrı, acı kelimeleri bir anda dalgaya dönüşüyor. Mongan, kitabın başından beri bunun dalga olduğunu söylüyor aslında ama siz inandıkça bilinçaltınızdaki kelimeler de yer değiştiriyor. Farkına varmadan dalgaları düşünmeye başlıyorsunuz. 

Evet, aklınızı kurcalayan ağrılar sancılar dalgaya dönüştü. O zaman dalgaları rahat atlatmak ve doğumun özünden kopmamak, hatta bu dalgalarla doğumu çok daha özel hale getirebilmek için neler yapabiliriz sorusuna geliyor sıra. HypnoBirthing kitabında bu sorunun cevabı sizi bekliyor. Hem de size uygun olanı seçebilmeniz açısından birkaç farklı yol sunuyor. Vücudunuzun doğal doğum yapmak için uygun olduğuna, hatta bunun için yaratıldığına inanıyorsunuz ve kendinize uygun metotları seçiyorsunuz. İşte bu kadar! Hamileliğiniz boyunca ve doğum sırasında güveninizi kaybetmemeniz için yararlanabileceğiniz telkinleri de çok işe yarıyor. Kontrole güle oynaya gidip kendini bir hastane odasında bulan biri olarak doğum sırasında ne kadar işe yaradığından bahsedemem tabiki ama hamileliğim sırasında bunlardan çok yararlandığımı söyleyebilirim. 

Mongan Yöntemi sadece anne ve bebeği kapsayan bir yöntem değil. Babayı da doğuma hazırlık ve doğum sürecine dahil ediyor. Bu annenin güven hissini arttırmak için oldukça yararlı oluyor. Ancak sadece annenin değil babanın da güvenini arttırdığını düşünüyorum. Doğum sonrası baba-bebek ilişkisinin daha güçlü olabilmesi için babanın da bu süreci yaşaması gerekiyor. Doğumda aile bağlarının sıkılaşması ve aile içine katılan yeni bireye kolayca uyum sağlamak için birlikte yaşanan bir doğum oldukça etkili oluyor.

Kitabın asıl konusundan yukarıda bahsettim. Ancak bunların dışında doktor seçiminden doğum planı örneğine kadar işinize yarayacak daha birçok bilgiyi kapsıyor. Doğal doğum yapmayı istiyorsanız ilk önce inanmanızı, sonra da kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Kolay doğumlar; sağlıklı ve mutlu bebekler dilerim :)

14 Kasım 2014 Cuma

Bebek Çorbalarım (1)

Somon Çorbası

Küçük bir parça somon balığı
1 sap pırasa
1 adet havuç
1 adet patates
1 adet yeşil biber
1 adet domates
1 adet soğan
Zeytinyağı
Tuz


Zeytinyağında sırasıyla soğan, biber ve domatesleri biraz kavuruyoruz. Diğer sebzeleri ve balığı  ekleyip suyunu ilave ediyoruz. Piştikten sonra balıkları çıkarıp kılçık kontrolü yapıyor, tekrar çorbaya koyuyoruz.

Balık çorbasını farklı sebzelerle de yapabilirsiniz. Doruk somonu pek sevmediği için ben pırasa ilave ediyorum. Pırasanın yoğun tadı somonu bastırıyor.

Normalde Doruk'un çorbalarını çatalla ezerim ya da tel süzgeçten geçiririm. Ancak pırasa ezilmediği için eğer içinde pırasa varsa blenderdan geçiriyorum. Her ne kadar 1 yaştan önce tuz tavsiye edilmese de ben minicik ekliyorum, çünkü biz çok zor yemek yiyoruz hele tadı kötüyse hiç yemiyoruz.


Yeşil Vitamin Çorbası

5-6 adet taze fasulye
1 adet minik kereviz
8-10 yaprak ıspanak
8-10 yaprak pazı
1 avuç semizotu
1 kaşık irmik
Et suyu
Tuz



Bütün sebzeleri doğruyoruz. Yeşil sebze olarak sadece ıspanakla da yapılabilir. Kerevizin sapları tazeyse onları da ilave ediyoruz. Bütün sebzeleri irmiği de ilave ederek az suda haşlıyoruz. İrmik olduğu için ara ara karıştırıyoruz. Sebzeler piştikten sonra kıvamını ayarlamak için sıcak su ilave edebilirsiniz. Çatalla eziyoruz ya da blenderdan geçiriyoruz. Kaseye bir tatlı kaşığı zeytinyağı döküyoruz.

Ben et suyunu hazırlayıp buz kalıplarında derin dondurucuya koyuyoruz. Ve tadı ağır olmasın diye çorbayı pişirirken sadece iki tane ekliyorum.


Sebze Çorbası

Yukarıda tarif ettiğim somon çorbasını balık olmadan da yapabilirsiniz :) Çorba pişmeye yaklaşınca içine bir kaç dal maydanoz doğruyorum.









Sebzeli Tarhana Çorbası

1 parça brokoli
1 parça karnabahar
1 havuç
1 kaşık tarhana
1 bardak su






Sebzeleri haşlıyoruz. 1 kaşık tarhanayı 1 bardak suda karıştırarak pişiriyoruz. Sebzeleri çatalla ezip tarhanayla karıştırıyoruz.

Ben bazen tarhanayı pişirirken tavuk suyu ilave ediyorum ve içine minik minik haşlanmış tavuk parçaları katıyorum. Bazen de et suyu ilave edip, kavrulmuş kuzu kıyma katıyorum. Ama Doruk sadece sebzeli olanı daha keyifli yiyor. Gerçi keyifli yemesini de görmeniz lazım :) Tuzlu kahve içen damat suratlı bıdık :)

13 Kasım 2014 Perşembe

Hamileliğinizi Kabusa Dönüştürmeyin

Ben kötü bir hamilelik geçirdim. Hamileliğimin yaklaşık 3 ayını yatarak, geri kalanını da korkarak geçirdim. Hemen hemen her doktor kontrolü sonrası ağladım.

Şimdi dönüp bakınca ne kadar büyük bir hata yaptığımı görüyorum. İlk hamilelik, biraz da problemliyse kabusa dönüşebiliyor. Bu yazıyı hamilelik problemlerimi anlatmak için yazmıyorum. Benim etrafımda tecrübeli insan yoktu ve olan da her ne kadar iyi niyetli olsa da yanlış yönlendirdi beni. Gerçi insan ne yapıyorsa kendi kendine yapıyor. Hamileyseniz ve tesadüfen bu yazıyı okuyorsanız tecrübelerimi paylaşmak istiyorum sizinle.

İlk olarak doktorunuz sizi rahatlatamıyorsa, o doktoru hemen değiştirin. Doktorlar her türlü riski paylaşırlar sizinle. Bu risk çok ufak da olsa üzerlerinde kalsın istemezler haklı olarak. Doktorun riskleri sizinle konuşma yöntemine bakın. Ufacık bir şeyi kafanıza takmanıza sebep olduysa hemen kaçın ondan. Ama büyük bir riski sizi telaşlandırmadan anlatabildiyse o doktor iyidir. Şanslısınız. Ben çok doktor değiştirdim. Bir çoğunun yanından sonradan çok önemsiz olduğunu öğrendiğim şeylere ağlayarak çıktım. Doğru doktoru bulmam uzun zaman aldı. 

İkincisi kanamalarınız oluyorsa sakın ola başkalarının kanama hikayelerini dinlemeyin, araştırmayın, okumayın. Her hamilelik birbirinden farklıdır. Özellikle de şu hafta kanamam oldu diyenleri kesinlikle dinlemeyin. O haftalara kadar kanamam olacak mı diye beklemekten kötüsü yok çünkü. Bilmeniz gereken tek şey o kanamalı hamileliklerin sonunda çok sağlıklı bebekler geliyor dünyaya. Olan hamileliği kabusa dönüşen annelere oluyor sadece. İnsan vücudunda bu kadar kan var mıymış yahu dedirten kanamalar sonucu sağlıklı bir bebeği kucağına alan anne konuşuyor. Duyun sesimi, lütfen hemen şimdi araştırmayı bırakın ve sadece doktorunuzu dinleyin.

Kanamalar için verilen progesteron hormonu hakkında doktorunuzdan detaylı bilgi alın. Hiçbir yan etkisi yok deseler de gereksiz yere uzatılan kullanımlar bazı yan etkiler doğurabiliyor. Kanamanız bittiyse ve hala kullanmanızı tavsiye ediyorsa sebebini öğrenin. Biz bu hormonun yan etkisi olan hipospadiasla hala uğraşmaktayız. Ben doktor değilim, kesinlikle bu yazıyı okuyarak doktorunuza danışmadan ilacınızı sonlandırmayın. Zaten her bebekte yan etkisi oluşacak diye bir şey yok, hatta çok küçük bir ihtimal. Sadece özellikle de bebeğiniz erkekse sorgulamanızı tavsiye ediyorum.

Ve son olarak, bebeğinizi sağlıkla kucağınıza alacağınıza inanın. Zaten alacaksınız ama tereddütünüz varsa ileride bir gün geriye dönüp baktığınızda çok daha güzel, çok daha rahat bir hamilelik geçirebilirdim diye hayıflanacaksınız. Benden söylemesi.

12 Kasım 2014 Çarşamba

ŞEKERSİZ BEBEK KEKİ

1. TARİF
 
Malzemeler:

1 su bardağı süt
2 su bardağı un
1 su bardağı bebek marmelatı
1 dolu kaşık toz fındık
1 dolu tatlı kaşığı tarçın
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı karbonat

Bütün malzemeleri karıştırıp 180 derecede önceden ısıtılmış fırında 20 dakika pişiriyoruz.

Ben 9 aylık bebeğime veriyorum bu keki. 1 yaştan önce süt verilmiyor diyeceksiniz. Sütün verilmeme nedeni demiri tutması ve bütün kekten Doruk'un yediği iki lokma. O da her halde iki damlaya tekabül eder :) Ben arada bir vermekte sakınca görmüyorum ama siz katı kuralları olan annelerdenseniz süt yerine devam sütü veya soda kullanabilirsiniz. Un olarak tam buğday ununu tercih ediyorum.


Bebek marmelatının yapılışı:

2-3 adet kuru incir, 4-5 adet kuru kayısı, 2-3 adet kuru erik, 3-4 adet hurmaya (aslında keki yaparken evde hangi kuru meyveler varsa onları kullanıyorum) üzerlerini geçecek kadar su ilave edip kaynatın. Yumuşayınca blenderdan geçirin. Bir bardak dolusu keke ilave edin. Geri kalanını da marmelat olarak kullanabilirsiniz.



Bebeğinize afiyet olsun :)

Not: Doktorunuza danışmadan vermemenizi tavsiye ederim.

2. TARİF

Malzemeler:
1 yumurta
Yarım bardak süt
Yarım bardak su
Yarım bardak zeytinyağı
1 adet Trabzon hurması (ezilmiş)
1 adet Amasya elması (rendelenmiş)
1 adet kuru incir (kıyılmış)
4-5 adet kuru kayısı (kıyılmış)
2 adet hurma (kıyılmış)
4-5 adet kuru erik (kıyılmış)
2 kaşık toz ceviz
1 kaşık toz fındık
2 kaşık irmik
1 kaşık ruşeym
1 tatlı kaşığı tarçın
1 paket kabartma tozu
1 bardak organik buğday unu

175 derecede 45-50 dakika pişirdim. İçindeki kuru meyveler nedeniyle biraz cıvık oluyor ama tadı çok güzel. Ayrıca da çok besleyici.
 
 
 
 

10 Kasım 2014 Pazartesi

DORUK'TAN ÇOK ŞEY BEKLİYORUM


Doruk için yazmaya daha o doğmadan başladım. Büyüyünce okuyabileceği mektuplar, notlar, bilgiler... Bunların hepsi Doruk'la aramızda. Blogda paylaşmayı düşünmüyorum. Sadece bugüne özel küçük bir kısmını paylaşmak istedim. Bir annenin çocuğuna yazdığı talepler listesi. 

"Sen doğmadan önce seni nasıl yetiştireceğim konusunda çok kafa yordum. Araştırdım, okudum. Bulduğum bilgilerin büyük bir kısmı seni nasıl daha zeki yaparım, nasıl başarılı bir çocuk yetiştiririm gibi zırvalardan ibaretti. O zırvaları okurken insan kendini kaybediyor. E bir dolu bebek var. Benim bebeğim geri kalmasın, onların öğrendiklerini öğrensin, hatta daha fazlasını öğrensin. 19 dil bilsin, bütün müzik aletlerini çalsın, her sporu herkesten iyi yapsın, bütün dersleri süper olsun, dahi desinler çocuğuma... Yetmez bir de benim yapamadıklarım var onların da hepsini yapsın, yapabilsin. Çok saçma! Tabiki gelişimini destekleyecek şeyler yapacağım. Zeki olmanı, başarılı olmanı isterim ama bir gün bu saçmalıklara kendimi fazlasıyla kaptırırsam bana bir tokat atabilirsin uyandırmak için. 

Seni yetiştirirken asla taviz vermeyeceğim birkaç konu var. Bunlardan ilki ve en önemlisi sen Atatürk bebeği olarak doğdun ve Atatürkçü bir birey olarak yetişmelisin. İkincisi tek amacın mutlu olmak olmalı. Ve sonuncusu özgür karakterli olmalısın ve bunu sonsuza kadar korumalısın. Bunların dışındaki her konuda beni yönlendirmene izin vereceğim. Senden başka beklentim olmayacak, çünkü benim beklentilerimi değil senin beklentilerini dinlemem gerektiğini biliyorum.

Mutlu olmayı bilen, kendi yolunda yürüyen, Atatürkçü bir genç okuyorsa bu satırları annen en büyük hedefinin karşısına bir tik atabilir demektir." (13.04.2014)


9 Kasım 2014 Pazar

SN HAMİLE













Evlilikte çocuk olmalı mı, olmamalı mı? Bence olmazsa olmaz bir şey değil. Çünkü bir adamı seversin, evlenirsin. Hayatını onunla sürdürmektir amacın, hiç tanımadığın bir yabancıyla değil. Her zaman böyle düşünmüşümdür. E hanedanımız da olmadığına göre şehzadeye de ihtiyacımız yok.

Yaşlanınca sırtımı dayayacağım ya da beni ziyarete gelecek birileri olsun diye çocuk yapmayı düşünmek bana her zaman bencillik gibi gelmiştir. Sırtımı kimseye dayamak zorunda kalmamak için çalışıyorum, çocuk yapmak da neyin nesi! Hadi yaptım bayram tatilini benim yanımda mı geçirecek? E o da çılgınlar gibi çalışıyor, tatil yapmasın mı? Yapsın tabi.

Bir de kurulu düzenim var. İstediğim zaman istediğim şeyi yapıyorum. Beni bağlayan bir çocuk yok. Olsa, yok uyku saati, yok yemek saati... Yetişmesiydi, okuluydu derken 'benim' vaktimi çalacak. Vaktimi çalmakla kalmayacak naktimi de çalacak.

Evlilikte 5 seneye yaklaşmışız, çocuk yapmamız için torun bekleyen aile büyüklerinden başka hiç nedenimiz yok. Yani korunmaya devam.

...

İş yerinde çok stresli bir ay yaşıyorum. Geç saatlere kadar çalışıyorum hatta rüyalarımda bile devam ediyorum çalışmaya. Hayatımın en kötü beslenme ayı, akşam yemeklerim abur cuburdan ibaret. Ülke de kaosa sürükleniyor. Onu da es geçmemek lazım. Gezi parkına da gidiyorum, gazımı da yiyorum. O sırada düşmekten kılpayı kurtulup ayak bileğimi burkuyorum. Bu kadar şey üst üste olunca biraz rahatlamak lazım. Bir iki kadeh rakı çok iyi geliyor.

Yok canım, hamile olmam mümkün değil. Yorgunluk, stres gecikmem normaldir. Hapımı topu topu bir gün içmedim yahu! Ama şu gebelik testlerini hep yapmak istemişimdir, heyecan olsun bir tane alayım eczaneden. Anında iki çizgi olamaz, bozuk bu, biraz bekleyin yazıyordu. Evet, evet kesin bozuk. Yine de doktora gitsem?! Birazdan doktor çağıracak beni, çocuk falan istemiyorum, zaten yok öyle bir şey. Yani umarım... Doktor mercimek mi dedi, saçma. Bir şeyler daha diyor galiba ama duyamıyorum, nedenki acaba? Konuşsanıza diye bağırarak bana döndü ve gülümsedi. Nedir bu saçmalık yahu? Neden konuşamıyorum ben?

Ağlıyorum. Evet, ağlıyorum. Çünkü bu hiç istemediğim şeyi sanki hayatım boyunca istemişim. Birkaç dakikada insanın bu kadar net olduğu düşünceleri değişebilir mi? Değişirmiş. Meğerse atladığım bir şey varmış. Meğerse bu iş hesapla kitapla olmazmış. Ve anlatmaya çalışmayacağım, çünkü bu kelimelerle anlatılmazmış.

5. evlilik yıldönümümüze 5 gün vardı. Hamile olduğumu o güne kadar saklayıp, bebeğimizin ilk fotoğrafını bebek çorabı içinde verecektim hediye olarak. Ama kanamam vardı. Kanama, risk.. İlk hamilelik olunca bu kelimeler insanın beynini vuruyor. Hemen o akşam söyledim ve başka bir doktora daha gittik. Kalp atışlarını duyduğu halde, sanırım Gökhan yine de beni nohut yerken görene kadar inanmadı hamile olduğuma :)

...

Yazının başında yazdığım fikrin değiştiğini düşüneceksiniz. Hayır, aslında değişmedi. Ben hala evlilikte çocuk olmalı diye düşünmüyorum. Bu evlilikle alakalı bir şey değil. Bu yürekle ruhla alakalı. Meğerse o mercimek hayatıma girene kadar eksikmişim, onunla tam olmuşum.

6 Kasım 2014 Perşembe

BAŞLARKEN..


Hayallerin çok büyümediği bir yerde büyüdüm ben. Geç büyüyen hayaller de gerçekleşmiyor bazen. Benim bebeğimin hayalleri onunla birlikte büyüsün istiyorum bu yüzden. Geç hayalperest bir annenin doğuştan hayalci bir oğlu olsun diye ve onun tek derdi mutlu olmak olsun diye ne yapabileceğimi düşünüyorum sık sık. Kendimi, hedefimden uzaklaştıran hatalar yaparken buluyorum kimi zaman. Çünkü bilmiyorum. Beni hedefime ulaştıracak ebeveynlik nasıl bir şey yaşayarak öğreniyorum.

Hayat yarışmalardan ibaret olmuş çoğumuz için, farkında bile değiliz. Anne olmadan önce de gözlemlediğim, duyduğum, okuduğum şeylerden çocukların da bu yarışlardan nasibini aldığını; hatta bu yarışlarda yarış atı olarak kullanıldıklarını biliyorum. Sanırım bu konuda Doruk şanslı bebeklerden biri. Çünkü hırsları olmayan bir annesi var. Tek derdi mutluluk olan bir anne olarak ben bile Doruk doğduğu zaman, hatta doğmadan önce onun gelişimini nasıl destekleyebilirim diye düşünmeye, araştırmaya başladım. Bu yanlış bir şey değil tabiki. Ama beni hedefimden uzaklaştıran bir şeydi. Neyseki bunu erken farkettim. Cümlede tek bir kelimeyi değiştirmem gerekiyordu: "Tek derdi mutluluk olan bir anne olarak benim Doruk doğduğu zaman, hatta doğmadan önce onun MUTLULUĞUNU nasıl destekleyebilirim diye düşünmeye, araştırmaya başlamam gerekiyordu." Onu mutlu etmeye çalışırken zaten gelişimine de destek olduğumu farkettim. Bir bebeğin öğrenmesi için en doğru ruh halinin mutlu olması olduğunu düşünüyorum.Ve onları mutlu etmek hiç de zor değil.

Hayalci ve mutlu bir çocuk yetiştirmek... Evet, işte benim tek derdim bu. Doruk için yazmaya başlayalı çok oldu aslında. Ona mutlu ve özgür olması için telkinlerde bulunan yazılar yazdığım bir defterim var. Blog oluşturmak fikri ise Doruk'la yürüdüğümüz yolun haritası olsa fena olmaz düşüncesinden çıktı. Tabi önce yürüyüp sonra çizeceğiz bu haritayı. Ve tabiki başkalarının haritalarından faydalanacağız. İleride bizim haritamızdan faydalanan anneler de olursa çok mutlu olacağız.