12 Şubat 2015 Perşembe

Yenidoğanmış

Yenidoğanmış. Peh!

Evet, yazıma böyle başlamak istedim. Çünkü annelik hayatımın en kabus gününü anlatacağım. 

Daha hamileyken doğum fotoğraflarıyla birlikte yenidoğan fotoğraflarının çekimini de ayarlamıştım. Doğum fotoğrafları çekilirken yenidoğan fotoğraflarını ne zaman çekelim diye konuştuk ve Doruk'un 8 günlük olduğu hayatının ikinci pazar gününde karar kıldık. Bu kadar erken bir tarih seçmemizin nedeni fotoğrafçımızın yönlendirmesiydi. İlk 20 gün çekilmesi gerekirmiş, ama ne kadar erken olsa o kadar iyiymiş. Muhtemelen ne kadar erken biterse fotoğrafçı için o kadar iyidir ama bizim için değildi. 20 günse 20. gün seçilmeli bence. Ne kadar geç, o kadar iyiymiş aslında.

Doruk'tan önce kendi ruh halimden bahsetmek isterim. Bir haftalık lohusa bir anne. Bebeği küçük doğduğu için ememeyen, onu doyurmak için uyumayan bir anne. Uykusuzluktan ve yorgunluktan beyni uyuşmuş, hiçbir şeyin kolay kolay farkına varamayan bir anne. İdrak eden organları geçici bir süre devre dışı kalmış bir anne. Yani o gün gördüğü her şeye (aslında uyuşmuş beyni nedeniyle göremediği ama olan her şeye demek daha doğru olur) boş bir gülümsemeyle tepki verebilecek, maddi olarak orda ama aklı kimbilir hangi arafta sıkışmış kalmış bir anne.

Doruk... Üç kilo patatesten bile hafif gelen, hiç çaba sarfetmeden karnının doyduğu, serin sularında laylaylom yüzüp durduğu ana rahminden saçma sapan bir yere düşeli daha bir hafta olmuş, çıplaklıktan hoşlanmayan bir bebek. Henüz tanışmadığı şeylerden haliyle korkan, etrafındaki bebekten bebek yetişkinlerle uğraşmak zorunda kalan mini minicik bir bebek. Uyudukça soyulmaya çalışılan, tek derdi çıplak kalmamak olan ama saatlerce ağlayıp derdini anlatamayan bir bebek.

Bir de baba var. Annenin beyni uyuşmuştu ve olayın ne kadar sürdüğünü idrak edemedi. Beyin uyuşukluğu düzelince ki bu haftalar sonraya tekabül ediyor çok ama çok pişman oldu. Aptallık yaptığının farkına vardı. Baba neden müdahale etmedi onu bilmiyorum ama. Hala çok ağlamadığını iddia ediyor gerçi. Anne en az 5 saat ağladı diyor ama baba kesinlikle farklı düşünüyor. Eh o da bir haftalık, daha olayın farkına varamayan bir baba işte. Hoş görülebilir.

Anneanne... Birkaç kez müdahale etmeyi deneyip, sonunda torununun ağlamasına dayanamayıp evden kaçan, bu aptallığı yüzünden anneye ancak beyin uyuşukluğu geçtiği zaman sitem edebilen aklı başında tek insan. Aklı başında olsa da olayın seyrini değiştirememiş bir anneanne.

Ve fotoğrafçı... Sanırım en büyük şanssızlığı şimdiye kadar bu kadar çok ağlayan bir bebekle karşılaşmamış olmasıydı. Ama onun bu tecrübesizliği bizim de şanssızlığımız oldu. Yeter artık, hem ağlatmayalım hem de vakit kaybetmeyelim, kıyafetli çekelim demesi gerekirdi diye düşünüyorum. Bunu ben dedim ama idrak organları çökmüş biri olarak biraz geç kalmıştım. Bu geç kalışım nedeniyle sıkılan fotoğrafçımız tam üç kez fotoğraf makinesini kaldırdı, eşyalarını toplamaya başladı. Ben şöyle de çeksek mi, bunla da çeksek mi dedim de makinesini geri çıkarmak zorunda kaldı. Şimdi bakıyorum fotoğraflara, makinesini ilk topladığında gitseydi üç tane fotoğrafın değişik açılardan çekilmiş versiyonları olan otuz tane fotoğraf olacaktı elimizde. Asıl güzel fotoğraflar hiç çekilmemiş olacaktı.

Annelik hayatımın en kabus günü buydu işte. Yenidoğan fotoğrafları olsun diye ne kadar ağlatmışım kuzumu. Olaya böyle bakmak o kadar çok zamanımı aldı ki. Uzun süre ne kendime ne kimseye kızmadım. Şimdi düşündükçe kendi saçımı başımı yolasım geliyor. Bir de anneme keşke iki tokat patlatıp aklımı başıma getirseydin diyorum. Ama nafile. Ağladı. Bitti.

Tavsiye: Yenidoğan fotoğraf çekimi yaptıracaksanız, mümkün olan en geç zamanı seçin. Eğer ağlarsa, boşverin, kıyafetiyle çektirin. Yenidoğan fotoğrafı çıplak olurmuş. Allah aşkına giyinik olunca yenidoğan olmuyor mu? Kıyafetle adam olunmadığını biliyoruz hepimiz, değil mi?











7 Şubat 2015 Cumartesi

Doruk 1 Yaşında

Bir an önce benimdin, bir an sonra sen oldun. 

Sen daha doğmadan önce, senin varlığını öğrendiğim anda seni bir birey olarak kabul ettim. Bunun için büyümeni beklemek kadar büyük bir haksızlık olamazdı çünkü. Hiçbir zaman benim olmayacağını biliyordum, bu yüzden benim olduğun o 9 ay çok ama çok kıymetli, çok ama çok özel benim için.

Sonra doğdun, dünyayı kucaklayarak doğdun hem de. Çok cesurdun. Belki bir daha asla benim olmayacaksın ama iyi ki doğdun, iyi ki sen oldun. Benim değildin artık ama iyi ki biz olduk birlikte.

Anne olmadan bilemezsin diye bir laf var bebeğim. Gerçek. Anne olsan da anlatamazsın bir de, bunu gördüm seninle. Seni ne kadar sevdiğimi anlatamam mesela, anne olmanın neler hissettirdiğini, minik bir adamın hayatıma girip bana neler yaptığını, beni nasıl değiştirdiğini ve bunların ne kadar mükemmel olduğunu anlatamam. Anlatmayı denemeyeceğim o yüzden. 

'Sen' olduktan sonra birlikte geçirdiğimiz 1 yıl... Yan yana, dip dibe olduğumuz, bir daha asla bu kadar yakın olamayacağımız 1 yıl... Bu kadar ilki yaşayamayacağımız, senin hatırlamayacağın ama benim asla unutamayacağım 1 yıl... 9 ay + 1 yıl işte! Benim için en özel, en güzel zamanlar. 

Bana ihtiyacın olduğu sürece yanında hatta dibinde olacağım. Bana ihtiyacın olmadığını düşündüğün ama aslında yanıldığın aşılması zor zamanların gelecek, o zamanlarda ise en yakınında olacağım. Sonra bana ihtiyacın kalmayacak ve ben sadece senin istediğin kadar yakın olacağım ama sen istesen de istemesen de hep arkanda kalacağım. Ve bu yılların hiçbiri ilk 1 yılımız gibi olamayacak. Bu yüzden bu 1 yılın geride kalması mutlu olduğu kadar hüzünlü de benim için.

Sarı kafam, bal kafam, en kıymetlim doğduğun gün kimsenin değil (benim bile) kendi hayallerinin peşinden koşmanı diledim. Bugün 1 yaşındasın ve ben senin için yine aynı şeyi diliyorum. Seni seviyorum bebeğim.


                / Open up your door and breathe free! Open up your door and be like you! /

6 Şubat 2015 Cuma

Mısır Ekmeği

Son bir aydır ağzına peynir sürmeyen Doruk için çareler ararken aklıma eskiden yaptığım mısır ekmeği tarifi geldi. Tarifi biraz değiştirip peynirli yapsam nasıl olur acaba dedim. Doruk'un maceracı dedesi yani babam bizzat değirmene gidip kendi elleriyle mısır unu yapmış ve Doruk'a göndermişti. E taptaze mısır unumuz da varken denemekten ne çıkar diye düşündüm. Sonuç güzel oldu, Doruk sevdi. Bir aydır ilk defa peynir de yemiş oldu. Ben de mutlu oldum tabi.

Tarifin aslını yazıyorum buraya, sonra ne değişiklikler yaptığımı yazacağım.

 Malzemeler:
1,5 su bardağı mısır unu
1 su bardağı un
1 yumurta (az çırpılmış)
Yarım bardak yoğurt
1/3 bardak zeytinyağı
2 yemek kaşığı şeker
Yarım çay kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu

Bütün malzemeleri yoğurup borcama koyuyoruz, 200 derecede ısıtılmış fırında 20 dakika pişiriyoruz.

Doruk için yaptığım değişiklikler ise şöyle: Un yerine tam buğday unu kullandım. Şeker ve tuz koymadım. Ama biraz tuzsuz oldu, tuz koymanızı tavsiye ederim. Bir de dolu dolu bir avuç çökelek peyniri kattım. Biraz tuzsuz olması dışında gayet güzel oldu. Peynir yemeyen bebekler ve çocuklar için denenebilir. Tuzlu kek gibi ara öğünde sade veya yoğurtun içine karıştırarak yedirmenizi tavsiye ederim.

4 Şubat 2015 Çarşamba

Rota Virüsü Aşısı

Rota virüsü aşısı gerekli mi? 

Bu soruyu bebeği olan birçok arkadaşımdan duydum. Cevabını geçen haftaya kadar ben de bilmiyordum. Biz aşılar konusunda kendimizi doktorumuzun eline bıraktık. O yapalım dedi, yaptık.

Geçen hafta pazartesi günü Doruk sabah kusarak uyandı. Bu zamana kadar toplasan üç kere ancak kusmuştur. Böyle olunca biraz korktuk tabi. Sabah boyunca yedi kustu, emdi kustu. Bir saniye yerinde duramayan çocuk, bütün gün yattı. Ateşi çıkmadığı için gitmeden önce doktoru aradık. Katı şeyler yedirin, çok fazla emzirmeyin, tekrar kusarsa getirin dedi. Hiçbir şey yemedi, mecbur emzirdim. Ateşi çıkmaya başladı ve tekrar kusunca apar topar hastaneye gittik. Tam beş saat acilde kaldık. Önce midesini rahatlatmak için ilaç verdiler, sonra ateşi çıktı. İlk defa 39'u gördük, ateş düşürücü verdiler. Aslında doktor idrar testi istemişti ama neyseki o arada kakasını da yaptı ve onu da teste gönderdiler. Rota virüsüymüş. Mide ilacımızı, probiyotiğimizi aldık, eve geldik. Tam bir hafta hiçbir şey yemedi, abartmıyorum gerçekten hiçbir şey yemedi. Sadece anne sütü. Bir de üçüncü günden sonra üç-dört tatlı kaşığı tarhana yemeye başladı. Herhangi bir yiyecek gördüğü zaman öğürdü. Mide ilacı kullandığımız için en azından emdiği anne sütleri midesinde kaldı ama çok zayıfladı. Rota virüsü yani zehirli ishal. Hastalığımız bu olduğu halde, günde bir en fazla iki kez ishal oldu.

Şimdi, sorunun cevabını yaşayarak öğrenen bir anne olarak söylüyorum. Aşı hastalıktan korumuyor, virüsle karşılaştığında bulaşabiliyor. Ama normalde iki hafta çok ağır ishalle seyreden hastalık, bir haftada çok az ishalle bitiyor. Biz bu kadarıyla çok zayıfladık, çok yorulduk. Aşı olmasaydı ne olurdu düşünmek bile istemiyorum. Aşıyı yaptırmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

3 Şubat 2015 Salı

Oyun Bahçesi (Bebek Dokun Öğren)

Bu kitabı kapağını beğenip almıştım. Resimleri güzeldir diye düşünmüştüm. Gerçekten de resimleri çok güzel. 360 derece açılıp üç boyutlu oluyor. Farklı dokuları keşfetmek bebeklerin duyu gelişimi için çok önemli. Bu kitapta da farklı dokulara yer verilmiş. 
Bunun dışında üç boyutlu olduğu için bebeğin hareket gelişimine de katkı sağlıyor. Her sayfada farklı bir tema var. Bir sayfa taşıtlara, bir sayfa aileye, bir sayfa hayvanlara ayrılmış. Renklendirme de sayfa sayfa yapıldığından bebeğe renkleri öğretmek için de yararlanılabilir.

Doruk'un kitapla ilişkisine gelince üç boyutlu olduğu için normal kitap muamelesi yapmıyor. Ordan oraya sürüklemek, tersine düzüne çevirmek daha çok hoşuna gidiyor. Kedilerin karnını gıdıklarken çok gülüyor :)

2 Şubat 2015 Pazartesi

Elmalı Tatlı

Doruk geçen hafta çok hastaydı. Bir hafta boyunca anne sütü dışında hiçbir şey yemedi. Yemek yemeye başladığı zaman da öncesinde severek yediği şeyleri reddetti. Elma en sevdiği meyveydi ama yemeyi reddedince ben de eskiden yaptığım çok basit bir tarifi Doruk'a uyarladım. Kasenin yarısından çoğunu bitirdi.

Önceden yaptığım tarif şöyle: Elma rendesi, burçak bisküvi ve fındık. Hepsini yoğurup top top yapıp, üzerinde çikolata sosu ve hindistan cevizi ile servis ediyordum.

Doruk için paket bisküvi kullanmadığımdan tarifi değiştirdim. Sonuç gayet başarılı.


Malzemeler:
- 2 elma (rendelenecek)
- 2 kaşık buğday kepeği
- Yarım kaşık ruşeym
- 1 kaşık toz ceviz
- 1 çay kaşığı tarçın

Hepsini karıştırdım. İşte bu kadar. Kaşıkla yedirmek daha kolayıma geldiği için biraz cıvık bıraktım ben. Eğer top yapmak istiyorsanız buğday kepeğini biraz daha fazla koyabilirsiniz. Bu arada Doruk 12 aylık.