17 Eylül 2015 Perşembe

Pisi Kedi'nin Sayma Macerası



Pisi Kedi'yle Doruk'tan yıllar önce yeğenime kitap alırken tanışmıştım. Pisi Kedi Eğlence Zamanı dokun öğren kitabıydı ve yeğenim çok uzun bir süre o kitabı elinden düşürmemişti. Birlikte defalarca okuduğumuzu hatırlıyorum. Yıllar sonra Doruk için kitap araştırırken Pisi Kedi aklıma geldi. İş Bankası Yayınları Kitabevi'ne uğradığım bir gün sordum. Malesef dokun öğren serisi artık yokmuş. Mevcut kitaplarına baktım ve Pisi Kedi'nin Sayma Macerası'nı aldım. Her şeyden önce renkler ve çizimler harika. Sayıları öğrenirken her sayfada farklı bir maceraya çıkıyorsunuz. İlk sayfada Pisi Kedi ve arkadaşlarının ulaşım araçları var. Uçaktan karavana, trenden kaykaya bir çok farklı araçla yola çıkıyorlar. Deniz kenarında eğlendikten sonra kırlarda piknik yapıyorlar, yağmur ormanlarına arkadaşlarını ziyarete gidiyorlar ve artık yorulunca Pisi Kedi'nin bahçesinde kamp yapıyorlar. Her sayfada el-göz koordinasyonunu geliştirmek için yapılan, sayılacak objelerin bir kısmını gizleyen kulakçıklar var. Sayı arttıkça objeleri bulmak için daha dikkatli bakmak gerekiyor. Ve ben bunun bebeklerin dikkatini yoğunlaştırmayı öğrenmesinde faydalı olduğunu düşünüyorum.

Okuduğumuz kitapları dönem dönem kaldırıp tekrar çıkarıyoruz. Pisi Kedi'nin Sayma Macerası çıktığı zaman en uzun süre kalan ve daha sık aralıklarla çıkan kitaplarımızdan birisi. Çünkü Doruk bu kitabı okurken çok keyif alıyor. Resimde gördüğünüz Doğum Günü Hazinesi ve Kayıp Kitap daha büyük yaşlar için (3-4 yaş) daha uygun. Çünkü hikayeler daha uzun yani daha çok yoğunlaşma gerektiriyor ve kitap sayfaları kağıttan yapılmış yani yırtılmaya pek müsait. Ama biz yine de Pisi Kedi sevdiğimiz karakterler arasına girdiği için ileride okuruz diye kütüphanemize ekledik bu kitapları. Pisi Kedi'yle tanışırsanız seveceğinizi düşünüyorum ve tanışmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Sevgiler..

15 Eylül 2015 Salı

Uzun Bir Aradan Sonra

Uzatılmış bir ev hanımlığıydı benimkisi. Hiç bitmeyecek gibi gelmeye başlamıştı ama nihayet bitti. İşe döndüm. Zor olacağını düşünmüştüm, neyseki olmadı. 

Aslında sorsalar 6 aydan çok kalmazdım evde. Bazen hesaplar çarşıya uymuyor. Bizimkide uymadı. Doruk 19 aylık, ben 20 ay evdeydim. Düşününce ne çok şey yaşamışız bu sürede. Mutluluklar, hayal kırıklıklıkları, ameliyatlar, rahatlamalar, yeniden dolmalar, ilkler, sonlar.. Güldüğüm kadar ağladım belki ama sonradan bakınca kötü anıları görmüyorsun. Doruk'la dolu dolu bir buçuk sene. İlklerini gördüğüm ve yanında olduğum için çok mutluyum aslında. Belki olmasaydım pişmanlığı, eksikliği kalacaktı içimde.  Ama yine de sağlık problemleri olmasaydı bu kadar uzatmazdım. Kendi ruh sağlığı için hayatına devam etmeli insan. Zaten ev hanımıysan problem yok ama çalışıyorsan ve evde olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsan annelikle aynı anda öğrenmek şok etkisi yapabiliyor. Bir süre sonra, aslında öyle olmasa da işe yaramıyormuş gibi hissetmeye başlıyorsun. 

30 yaşına kadar yaz tatilleri dışında hiç evde durmamış biri olarak çok zorlandım. En çok neyi özlediğimi sorarsanız uzaklara bakmak derim mesela. Doruk'la her gün dışarı çıksak da, her fırsatı değerlendirip bol bol tatile gitmiş olsak da çoğu zamanı evde geçince insanın baktığı en uzak mesafe karşı binanın duvarı oluyor. Kendimi uzaklara bakmam lazım derken bulduğum zamanlar sayılamayacak kadar çoktur. Pijama sorunsalı var sonra. Evde makyajlı, şıngır mıngır oturabilen bir insan olmadım hiçbir zaman. Normalde de çok makyaj yaptığım söylenemez zaten. Şıklığı bir kenara atıp rahatlığa sarıldığım doğrudur evdeyken. Bakımlı olmanın verdiği özgüveni unutmuşum mesela. İşe başlayınca hatırladım. 

Ev hanımlığı çok zor bir meslekmiş. İş yükü olarak, sorumluluk olarak çok ağır değil belki ama sürekli kendini tekrar eden günler yaşıyorsun. 20 aylık ev hanımlığını başarıyla tamamladığımı düşünüyorum yine de. Çocuk da olunca iş başa düşüyor. Yemek yapmayı işkence gören, hayatında hiç sebze çorbası yapmamış Esin daha önce görmediği sebzelerden harika çorbalar yapmaya başladı; dondurucuyu sağlıklı gıdalarla doldurup kışlık domates, biber sosları hazırladı; kendi uydurma tarifleriyle leziz balık köfteleri, şekersiz çikolatalar, dondurmalar, yulaflı kurabiyeler, kekler, sebzeli pilavlar, sağlıklı yemekler ve daha neler neler yaptı. Bir bebeğe dokunamayan Esin 1,5 sene bir bebeğin her şeyiyle yardım almadan tek başına ilgilendi. Bunları yapan Esin miydi? Eski Esin olmadığı kesin. Şimdi belki daha zor. Eve yorgun geliyorum, Doruk'la oynarken aralara bir iki iş sıkıştırmaya çalışıyorum, Doruk için sağlıklı yeni tarifler denerken gözlerimi açık tutmaya çalışıyorum. Hala emzirdiğim için deliksiz uyuyamadığım 5-6 saatlik uykudan nasıl uyandığımı bilemeden yeni bir güne başlıyorum. Ama daha mutluyum. Ekonomik özgürlüğümü yeniden elime aldım, yeniden işe yarar hissediyorum. Hiçbir zaman daha değersiz olmadım belki ama yeniden daha değerli hissediyorum. O yorgunluğa fazlasıyla değiyor yani.

İçimi dökünce yazı biraz uzadı ama Doruk'u bu sürece nasıl alıştırdığımı anlatmak istiyorum aslında. İstanbul'un bir ucunda oturup diğer ucunda çalıştığım için sabahları çok erken çıkıyorum evden. Bu yüzden bakıcı bulmayı daha doğrusu bulabilmeyi düşünmemiştim hiç. Hep yarım gün kreş, yarım gün annem seçeneği vardı aklımda. Başka seçeneğim varmış gibi sanki. Ama tesadüf mü kader mi yoksa şans mı bilmiyorum bakıcı bulduk hiç aklımda yokken. Bakıcı demek tuhaf geliyor şu an. Daha ilk günden Doruk'un teyzesi, benim de ablam oldu. Bu alıştırma sürecinde bana gerçekten çok yardımı dokundu. Doruk zaten sosyal bir çocuk, kimseye yabancılık göstermez ama teyzesiyle ilk günden kaynaştı. Nereden başlayacağımı bilemiyordum. Bu zamana kadar her işiyle kendim ilgilendiğim için başkasına bırakmaya pek elim varmıyordu ama teyzesinin ilk günden kaşığı elimden alması, Doruk'un işlerini sahiplenmesi, biraz tuhafıma gitse de, işimi oldukça kolaylaştırdı. Doruk ona alıştıktan sonra, ben evden çıkmaya başladım. İlk gün bir saat, sonra günlerce 4-5 saat. Teyzesiyle çok güzel oyunlar oynadıkları için beni hiç aramadı. Üç hafta sonra işe başladım. İşe başladığım gün hastaydı. Teyzesi yoktu, o günü annemle geçirdi. Ama o üç haftada bensiz yaşamaya alışmıştı ve benim ne olursa olsun ona geri döneceğimi öğrenmişti. O yüzden hiç zor olmadı. İkinci gün teyzesi de geldi. İlk günler bana biraz tavır yaptı ama en uzunu beş dakikayı geçmedi. Zaten bütün gün meme aradığı için dönüp dolaşıp kucağıma konuverdi. Üçüncü gün annaa (anne) demeye başladı :) Biliyordum benim işe başlamamı beklediğini, kepçe ve cetvel diyebiliyorsa anne de diyebilir mantığıyla. İkinci haftadayız ve artık her şey rayına oturdu. 19 ay burun buruna yaşadığımız için zor olur diye düşünmüştüm ama tereyağından kıl çeker gibi olmasa da kolay oldu yine de.

Çok uzatmadan toparlamak istiyorum. İşe başlayacaksanız size iki tavsiyem var. Birincisi çocuğunuzun yeni hayatına alışması için ona zaman verin. Ben üç hafta verdim. Bu kimi çocukta bir hafta kimi çocukta bir ay olabilir ama ihtiyacı duyduğu zamanı ona mutlaka verin. Küçücük kafalarında kötü şeyler kurmalarına izin vermeyin. İkinci tavsiyem ilk zamanlarda gittiğinizi mutlaka ona söyleyin. Ben bir kez haber vermeden çıktım (çok uzun sürmeyeceği için düşünemedim), ben dönene kadar evde koşturup beni aramış. Sonraki çıkışlarımı hep söyledim. "Ben işe gidiyorum, şu saatte geleceğim, gelince oyun oynayacağız senle, tamam mı?" dedim. Ben giderken ağlasa bile, daha kolay sakinleşti ve alıştı. Bir süre sonra bana el sallamaya, öpücük yapmaya başladı. Çok erken çıktığım için uyuyor oluyor genelde ama işe başladığım gün tesadüfen Doruk da uyanmıştı, bu çok iyi oldu mesela. Beni gördüğü, kaçmışım gibi olmadığı için çok sevindim. Sonrasında kaçta gidip geldiğimi öğrenecekti nasılsa.

Bir de ben aylar öncesinden "ben artık baba gibi işe başlayacağım, sabah gidip akşam geleceğim" demeye başlamıştım. O da bir süre sonra onaylamak için kafasını sallamaya başlamıştı. Sürece olumlu etkisi olmuş mudur bilmiyorum ama bir zararı olmadığı kesin.

Biz işe başlama sürecini böyle atlattık. Alışma sürecimiz de sonrası da bizi çok zorlamadı. Ben çalıştığım için mutluyum, Doruk'un da evde mutlu olduğunu bildiğim için gözüm arkada değil. Umarım başladığımız gibi rahat devam ederiz. Darısı işe başlayacak diğer annelerin başına :)

4 Eylül 2015 Cuma

D-Man Barselona'da


Doruk'tan sonra değişen çok şey oldu belki ama gezme konusunda kendimi hiç kısıtlamadım. Biraz daha yorucu olsa da gezmek ikimize de iyi geliyor. Doruk her ne kadar hareketli bir bebek olsa da gezmeyi sevdiği için gezerken arabasında oturuyor ve yorulunca mızlanmadan uyuyup bana da zaman tanımış oluyor. Böyle olunca her fırsatı değerlendirip bol bol geziyoruz. Uzun gezilerde tek sorunumuz yemek oluyor. Sadece anne sütü aldığı zamanlarda her şey çok daha kolaydı ama yine de bir yol bulunuyor. Taşıyabileceğimiz ve bozulmayacak şeyleri yanımıza alıyoruz. Evde kalma imkanımız varsa evde kalmayı tercih ediyoruz ve böylece kahvaltımız, çorbamız sorun olmaktan çıkıyor. Dışardan yememiz gerekirse güvenilir yerler arıyoruz. Olmazsa tatildeyiz nasılsa biraz rahatlamakta hiç sakınca yok deyip hazır bebek yemeklerinden yiyoruz.

Babasının Barselona’da 5 günlük eğitimi çıkınca 9 güne tamamlayalım siz de gelin dedi. Bana hadi deyince olmaz dediğim görülmemiştir zaten. Doruk da anasının oğlu :) Yolculuktan sadece üç hafta önce gitmeye karar verdik. Pasaportu hazırdı zaten, vize işlemlerini de bu işi yapan şirketlerden biri aracılığıyla hızlandırıp üç gün içinde vizemizi de aldık. Ben Doruk’la 5 gün boyunca yalnız kalacaktım. Nasıl olur diye düşünsem de yine de gitmemeyi hiç aklıma getirmedim. Ama sonra arkadaşlarımız da gelmeye karar verdi ve yalnız kalmamış olduk. Barselona’da kalmak için ev kiraladık. Böylece kahvaltı ve çorba yapma şansımız oldu. Kusmayan çocuk dışarda yediğimiz bir gün kusup beni korkutunca dışardan yedirmedim sonra ve gerekince hazır bebek yemekleriyle idare ettik. Dışarıda sadece balık yedik iki defa. Ve başka sorun yaşamadık.

İlk gittiğimizde araba kiraladık. Andorra ve Valencia’ya gittik. Onun dışında yedi günümüz Barselona’da geçti. Normalde yedi gün fazla belki ama ben aceleyle gezmeyi pek sevmiyorum zaten. Bir bebek ve bir çocukla da hız biraz düşüyor tabi. Sindire sindire dolaştık ve hatta sevdiğimiz yerlere ikinci kez gitme şansımız da oldu. Böyle olunca çok keyif aldım bu geziden.

Gezi blogu yazıyor olsaydım uzun uzun anlatırdım gezdiğimiz yerleri. Hatta size bir gezi planı bile çıkarırdım ama o kadar abartmak istemiyorum. İsteyen olursa özelden konuşalım :) Kısaca Barselona’yı çok sevdiğimi söyleyebilirim.  İnşaat mühendisi olarak Gaudi’ye hayran kaldım. Büyüdüğü zaman okuması için Doruk’a Gaudi’nin hayatını anlatan bir kitap ve birlikte yapmak için Barselona etkinlik kitabı aldım. Hatırlamayacak belki ama bir gün gittiğinde orayı çok sevecek, çünkü bilinçaltında çok güzel anılar biriktirdik :)


Neyse fazla uzatmadan sözü Doruk’a bırakıyorum. Bu arada gittiğimizde Doruk 14 aylıktı.


Tutturmuşlar tapas da tapas. Daa gelir gelmezden tapasçıya gitmiştik. Ekmeğin üztüne koymuşlar batatezi, balınkı yiyip yiyip duruyormuştular. Eve gitseymiştik ben size şokellalı, ballan yağlı ekmek yaparmıştım. Yumurtalı da yapabilirmiştim. Parnaklarını bilem yermiştiniz o zaman. Getirmişsiniz beni buraya, aş karnıma o gadan bira içimce bayılmışsam demek.. Ballam yağlı ekmek istiyormuştum şindi. Mındık ezmeli de olabilirmişti.

(El Xampanyet)


Mümünüsün en arkasına köşesine atmışlarmıştı beni. Bütün kızlar toplandı gülüyomuşsa, bana da gül diyomuştular! O zaman buraya otursaymıştın da gülseymiştin sen. Yek yeaaa.

(Andorra yolunda)



Otobüzde püfürük püfürük eserek dolaştık. Somra şok sıkıldıysam sağa sola bakçaana bemle ilgilensinmişti diye anneme saldırmıştım. Samki şok eğlemiyormuşuz gibin olmuştu. 

(Valencia'da)





Somra gerçekten de eğlemmeye başladık.  Minalar minalar.. Şok sıkıcıymışsa demek asıl eğlemce içimizdeymişti, demiştim ben. Neyirlen meraber kudurumca herkes şok eğlemmişti. Anneme bakın, nasıl da mutmu hi ha hooo :) 





Ööle İstambol'da yol kapatmaklan paşa olunmuyomuştu. Elin memmeketinde kapatsınmıştı da görseydikdi. Ben kapatdım ahan da ispatı..







Fotonların çoğumda uyuyormuştum gibin gözünkebilir. Koştururkene foton şekmeyi beceremiyormuşsa annem. Ben ööretçekmiştim ona. Yarın.

(La Rambla'da)




Bu fotonda da gözünktüğü üzere uyumuyormuştum aslımda. Şok önemli bişey düşünüyormuşsam demek güneş beni şaşırtmasınmıştı istedim.





Her yerde bi zürafan mulup foton çekilmiyomasaymıştık olmazmıştı çümkü. Annadık seviyormuştuk ama adımın zürafararnan bu kadar anılmasına da gerek yokmuşsa aslımda.

(Barcelona Zoo'da)


Neyirr şok pis yakalammışsak demek, şurda ikin uslu oturalım bari. Dişlerim kaşınıyormuştu benim, o geyinke o yüzden dalmışsak annatamamıştım mi türlü. Yakalammıştık hem dimlemiyor beni dişlerimi kaşısaymıştı en azımdan. Otur otur. Menim de bacanklarımı bağdaş yapsaymışsan daha şok masun gözükür müymüştükki acabası?



Yalamdan ağlıyormuştun numarası yapıyormuştum. Sem de hamın hamıncık otur. Mişmanlıktan öldüümüzü sancakları zaman şu flamenkomu kuşlarımdan yakalarız bi tane. Dişlerim kaşınıyomuştu hala.



Kızz afferim sana. Mirinin kucağımdaykene öbürüsünü de elinlen yoklayıp gönül yapıyormuşsun. Şok fenaymışsan sen demek. Bak şindi bana bak naapçakmıştım. Kendi elleriynen yakanayıp getirceklerdi o flamenkomu kuşunu bana.





Evet, ordaymıştım. Hikayem bile varmıştı. Mirazdan anlatacağım.

(Makamaka Beach Burger)







Miram gelene kadar şöyle mi selfiin çekineyim kıznarnan. 





Hikayem murda başlayıp bitiyormuştu. Kızlara bakarkene demgemi kaybettiysem şok pis düşmüştüm yüzümün üztüne. Ama kızların dikkatini şektiysem somra, o zaman da ben yüz vermemiştim. Böyle durumlarda gözüm annemden maşkasını görmüyormuştu.





Küçük bir kanguruymuşsam ben. Annemin cebinde sokak sokak dolaşmıştım gecelerde. Aslımda öne dönük seviyormuştum. O zaman her yeri kuş bakışın görüyordum ama uykum gelimce dönüyormuştum. Kafamı oraya dayayımca şok güzel uyumuyormuştu. Aşık havada tıngır mıngır. Seviyormuştum gezmeyi. Uyurkem bile. Annem bana sokak kuşu diyormuştu. Kızıyormuş gibin bi havalara pozlara giriyormuştum ama 'hayde atta' ilk ve tek cümlemmişti. Güzelmişse sokak kuşu olmak, geziyormuştum gecelerde.

(Plaça Bilmem ne'de :) )


Neyirr dooru beklediğimize emin miymiştik? Mütüm otobüzler geçiyormuştu. Durak değilmişse burası belki de. Ezbanolca öğremmeden gelmeyelim bidaakine.








Yaamur yağımca herkesin müze gezmecesi tuttuysa, mu kadan sıra bekleyemezmiştim ben. Telebatink güçlerimlen duvarın arkasını görcekmiştim ben. Siz bekleyin. Ben murdan bi bara geçerimdi. İki mira içip beklerimdi. Ezbanollarlan soppet ederimdi o zaman.

(Picasso Müzesi'nde)







Ezbanool arkadaşlar yapmıştım kemdime. Beraber parka gitmiştik. Şok tatlı şocuklardı.





Şurdan bi mındık ver bakim.

(Cerveseria Catalana)





Yine uyuyormuşsam tek sebebi zaatlerdir aynı yerde turluyormuş olmamızmıştı. Şok güzelmişte burası, porkatal kokuyormuşta, minalar eskiymişte, çiçenkler renkliymişte, tükanlar da şok albemiliymişmiş. Sen o taş yollarda tangur dumgur arabaynan dolaş ondan somra konuşalım kim uykucuymuştu. Uyumuyormuşsam napçaktım. O yollarda sersem mi olsaymıştım. Beni bıraksaymıştı La Barmla'ya giderdim, orda bana çikk diyen bi kız varmıştı. Onu bulur ne demek istediini öğremirdin. Somra da sıcak şikileta içermiştik onlam. Uyumasaymıştım napçaktım? Ha?

(Poble Espanyol'da)





O otobüzdeki Ezbanool teyzesi bana öpücünk yapmayı öğretmiştiyse acayip kızlar tavlanıyormuştum. Mi de herkesim bir köpeği varmıştı murda. Meee diye baartmışlardı beni dakka başı. Naapçaktınız o kadar havlan, mirini bana verseymiştimiz ya. Severdim ben onu.

(Plaça Reial)



Du. Du bakim. Daa ömce üş kez geçmemiş miydik biz murdan? Noluyo murda? Neden aynı yere dönüp duruyormuştuk. Annem şok sevmişse bu sokağı her gün mutlaka uğruyormuştuk galibaysa.

Şu boyalardan biz de alsaymıştık, gidimce evin duvarlarını boyarmıştım bem de. Unutmiyim ben bunu. Şok güzel olcakmıştı.

(Bonsucces)


Ezbanyoooooolaaaa Ezbanyolaa la la la la la la la la la la. Ezbanyoolaaaaaaa la la la la. La la la la la la la la la la la la. Oouuuuvvvvvv Ezbanyoolaaaaaa.

(Parc Güell)



Kim paşaymıştı? O muymuştu? Paşa kimmişti? Ben mişmiydim? Paşa demiştim miydi? Benmiştim işte. Değilmiş miydim? Paşaymıştım.










Tutturmuşlar bi zelfii çekinelim gözlerinde günej gözlünkleri. Beni günejin altında yakçaklarmıştı. Yek yeaaa. Eele totomu çekersinmişti işte.

Gugudi diye bi adam varmıştı. Dagrada bamilyayı yapmıştı eskiden, annem söylemişti çok sevmişse. Ben de sevmiştim aşşaa yukarı koşuncaklı yapmış.  Baarımca da şok güzel ses cıkıyomuştun. 

(Sagra Da Familia)



Seviyormuştum kız seni. Şok eğlemiyormuştuk birlinkte. Ama onu yemiycem. Beni böyle numaralarlan kandıramazmıştınsa haberin yokmuştu galiban.

(Barri Gotic)






Yokhan gelmişti, o verdi bana böcünkleri, yoksa ben yememdi . O yaptı ahanda orda. Yokhaan istemiyormuştum, ben annemin verdiği yeşil bulamaçlı gibin olan şeyi yiycektim. Zorlamasaymıştın keşkem.

(Cerveseria Catalana)








Bu çift gibi.. Yıllanalım ama yaşlanmayalım. Olmaz mı?