20 Ekim 2015 Salı

Gece Bahçesi Kar Yağıyor


21. yüzyılda kitabevlerinin yakıldığı bir ülkede inatla kitap tavsiyesinde bulunmak.. Okuyun, okutun. En çok da çocuklarınıza okuyun ki öğrensinler. 22. yüzyıla artık kitapların yakılmadığı bir ülke olarak girelim mesela. Neyse..

Yine İş Bankası yayınları, yine güzel bir kitap. İlk defa geçen kış okumuştuk bu kitabı. Defalarca ve defalarca hiç sıkılmadan okuduk. Ezberlemiştim, hatta Doruk da ezberlemişti.

1+ yaş olan kitabın konusu kardaki ayak izlerinin kime ait olduğunu bulmak. Her sayfada farklı ve renkli karakterler ekleniyor maceraya. Ayak izlerini takip ederken neden-sonuç ilişkisi kuruyor ve ayak izlerinin sahibini kitap kahramanlarıyla birlikte arıyoruz. Minik parmağımızla izlerin sahibini bulunca da çok seviniyoruz. Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da ilk defa tanıştığımız objeler var. Dürbün, kızak gibi.

Aylar sonra kitabı yeniden çıkardığımda ayak izlerinin sahibini daha hiç aramadan bulduk ve son sayfada uyumaya giden karakterlere daha iyi geceler dilemeden el salladık. Bebek hafızasının ne kadar güçlü olabileceğini de görmüş olduk böylece.

Kitapla ilgili sevdiğim özelliklerden biri de çok sağlam olması. Kalın sayfalarına bir şey yapamaz diye sevip aldığım kitapların çoğunu gövdelerinden ayırdığı için kalın sayfalarla kalakaldım çok defa. Gece Bahçesi serisi ise bütün olarak sağlam kitaplardan.

14 Ekim 2015 Çarşamba

Doğal Antibiyotik: Soğan

Geçen hafta ben hastaydım ve  Doruk'a bulaştırdım. Arkadaşlara gitmiştik. Arkadaşım "ballı soğan" yapalım dedi. Doğal antibiyotikmiş. Daha önce hiç duymamıştım. Ona da köydeyken hasta olduğunda enerji uzmanı bir bayan önermiş ve o faydasını görmüş. Hemen yaptık. Sonra ben üç gün daha devam ettim yapmaya. Ve hiç ateş çıkarmadan, ilaçsız atlattık hastalığı.

Tarifi şöyle:
Bir adet soğanı rendeleyip, bir kaşık balla karıştırdım. Üç saat bekletip süzdüm. Günde üç kere suyundan bir kaşık verdim.

13 Ekim 2015 Salı

D-Man Kıbrıs'ta



Yaz bitti. Yaza dair anılarımızı ölümsüzleştirme vakti.

Normalde ayak içeren yaz fotoğraflarını sevmem ama karenin içinde pamuk bir bıdık ayağı varsa iş değişir, ayak fotoğrafı yazının başına yerleşir :)

Bu yazın ilk tatil anılarını Kıbrıs'ta depoladık. Genelde 5 yıldızlı otellere gitmeyi tercih etmem. Butik otelleri daha çok severim. Tek bir yere bağımlı kalmaktansa koy koy, köy köy dolaşmayı isterim. Aslında işin içine bebek girdiğinde de durum pek değişmedi benim için ama bu sefer biraz tembellik yapıp Doruk'un yemek işi ne olacak diye kafa yormaktansa 5 yıldızlı bir otele gidelim dedik. Pişman olmadım ama bir daha yapar mıyım bilmiyorum. Tamam tamam itiraf ediyorum, tembelliğime denk gelirse yapabilirim tabi :)

Otelimiz Girne'deydi. Temmuz ayında gittik ve uçaktan iner inmez "Acaba yanlış mı yaptık?" diye düşünmeye başladık. Çünkü çok ama çok sıcaktı. Otele varınca klimayı açıp odaya kapanmayı bile düşündük açıkçası. Ama denize inince bütün şüphelerimizi unuttuk. Doruk kumu gördüğü anda dünyayla iletişimi kesildi. Daha önce bu kadar uzun süre bir şeyle oyalandığını hatırlamıyorum. Bütün enerjisini olmasa da bütün elektriğini kumlara bıraktı. O yanıbaşımda hiç ses çıkarmadan kumla oynarken ben rahat rahat kitabımı okudum. Tatilin tadı dedikleri bu olsa gerek :)  

Doruk'u kumdan ayırmak çok zor oldu. Küçük bir kum savaşından sonra sürüyerek denize soktuk. Denize girerken hala kuma dönmek için çırpınıyordu ama denize değdiği anda sesi kesildi :) Geçen sene suya soktuğumuzda pek hoşlanmamıştı, soğuk gelmişti. Bu sene tatil moduna girmişse demek kumun, denizin tadını çıkardı. 
 
Sonraki günler önce oturup kumla oynadı, sonra elimizden tutup bizi denize sürükledi.

Sahilde güzel bir ablayla tanıştık. Çocuk gelişimi okuyormuş. Kendine pratik olsun diye Doruk'la oynamaya geldi. Uzunca bir süre birlikte oynadılar. Biz de deniz ve güneşle başbaşa kalmış olduk.




Kumsalda zaman nasıl geçti anlamadık. Her öğünde Doruk için sağlıklı ve leziz bir şeyler bulabildik. Gündüz çok sıcak olduğu için gidemesek de akşamları çocuk parkında güzel vakit geçirdik. Tatilimizin en zor yanı şapka takmayı sevmediği için saçındaki kumları temizlemek oldu.

Günlerimizin çoğu bu şekilde geçti. Sadece bir gün görmüş olmak için Girne'ye gittik. O sıcakta gördüklerimden çok etkilenmemiş olsam da yaptığımız alıverişler için gitmemize değdi diyebilirim.

Bu da Casinoda parasını ikiye katlayan ben (temsili) :)

Brokoli Muffin


Daha önce bir paylaşımda brokolili muffin görmüştüm. Evde sararmaya yüz tutmuş brokolileri görünce o paylaşım geldi aklıma. Aradım bulamadım. Yine de vazgeçmedim, kendi tarifimi uydurdum. Çok da güzel oldu. Doruk ara öğün olarak afiyetle yedi. Kahvaltı için de alternatif olacağını düşünüyorum. Tarifi şöyle:

Malzemeler: 
Yaklaşık iki dolu avuç brokoli
1 yumurta
Yarım bardak yoğurt 
1 tatlı kaşığı tereyağı
1 su bardağı un
1 kaşık yulaf ezmesi (tepeleme)
1 kaşık yulaf kepeği (silkme)
1 paket kabartma tozu
1 avuç ezilmiş beyaz peynir
Bir tutam tuz

Yapılışı:
Brokililer haşlanıp ezilir. Bütün malzemeler ilave edilip çırpılır. Muffin kalıpları yarısına kadar doldurulur. Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında 20-25 dakika kadar pişirilir.

7 Ekim 2015 Çarşamba

1,5 Yaş Etkinliklerimiz

Bir yerlerden gördüğüm, birilerinin tavsiye ettiği ya da kendi uydurduğum etkinliklerimizden bazılarını fikir olsun diye paylaşmak istedim. Evlerimiz oyuncakla dolu olsa da çocuklar her şeyden çok çabuk sıkılıyorlar ve bu tarz etkinlikler hayat kurtarıcı oluyor. 

1. Hem çocuk gelişimi açısından faydalı hem de maliyeti düşük etkinliklerimizden biri sepetteki oyuncakları kurtarmak. Bu etkinlik çocuğun el ve parmak kaslarını geliştiriyor. İnce motor gelişimi için parmak kaslarının gelişmesi önemli. İçindeki bütün oyuncakları çıkarmak da iş bitirmeyi, sonuçlandırmayı öğretiyor. Ben biraz abartıp içini oyuncakla doldurdum, hepsini çıkarmak çok vakit aldığı için sıkıcı olmaya başladı. Doruk da sabredemedi oyuncaklar düşsün diye, sepeti ters çevirip silkelemeye başladı :) Çok fazla oyuncak koymamak en iyisi.


2. Bir diğer etkinliğimiz şişe filesinden çubukları geçirmek. Bu tarzda çok fazla oyuncağımız var aslında ama çocuklar bu yaşlarda sokup çıkarma etkinliklerine bayılıyorlar. O yüzden farklı bir alternatif olsun diye bunu yaptık. Çubuklar yerine fındık, nohut gibi şeyler de kullanılabilir. Yine ince motor gelişimini destekleyen, parmakları çalıştıran bir etkinlik ve yapımı da çok kolay.


3. En uzun süre oyalandığımız etkinlik ise kilitli poşet ve parmak boyasıyla hazırlanıyor. Hazırlaması bir dakikamı almadı ama hemen hemen iki hafta kullandık bu poşeti. Kilitli poşete parmak boyasını koyup havasını tamamen çıkarıp kilitledim ve boyayı yaydım. Sonra bir çubuk yardımıyla resimler çizdik. Sildik, yeniden çizdik ve sildik, yeniden çizdik. Bu etkinlikle işimiz bitince atmadık ve içindeki parmak boyasıyla başka bir etkinlik yaptık.



4. Sprey şişesiyle ilk çalışmamızı banyoda yaptık. Duşakabini güzelce ıslattık ve sıkmayı öğrendik. Sonra birkaç gün dışarı çıkarken şişemizi yanımıza aldık ve çiçekleri suladık. Sonra bir sabah kalktığımızda teyzemiz bize çim adam getirmişti. Onu her sabah ve her akşam sulamaya başladık. Birkaç gün sonra çim adamın saçları çıktı ve çok şaşırdık. Bu etkinliği yaparken Doruk bazen kendini ve bolca beni suladı ama ikimiz de çok keyif aldık. Sorumluluk duygusu kazandırmak için 1,5 yaş çok erken ama 4-5 yaş için bu çim adam etkinliği çocuğa sorumluluk kazandıracaktır. Her sabah ve her akşam sulamak gerekiyor. Saçlar çok çabuk uzadığı için de arada bir kırpmak gerekiyor. Çocuğun bu görevleri sahiplenmesini sağlayabilirsiniz.



5. Hamur kesmece yine çok sevdiğimiz etkinliklerden biri. Doruk'un yine yemek yemediği bir öğünde çaresizlikten doğan çok basit bir etkinlik. Bu etkinlikle nispeten bıçak kullanmayı öğrendik. Küçük parmaklarımız çalıştı ve bir yandan da yemeğimizi yedik :)



 6. Kirli etkinlikler seviyorsanız parmak boyayı kesinlikle denemelisiniz. Doruk başta bulaşmasından korktuğu için rahat hareket edememişti ama ben eline koluna biraz boya sürünce acısız bir işlem olduğunu anladıysa demek o da açıldı :) Bahçede çimlerin üzerine örtümüzü örttük, kağıtlarımızı serdik ve yüzümüz gözümüz dahil her şeyi boyadık. Doruk çok ciddiyetle çalışmış olsa da ben çok eğlendiğimi itiraf etmeliyim. Evde fazla iş çıkmasın istiyorsanız geniş bir çalışma alanı açın bence.


7. Yine parmak boya kullanarak yaptığımız bir etkinlik de taş boyama. Mama sandalyesini streçle iyice sarınca temizlik problemi de olmuyor. Gerçi ben şanslı annelerden biriyim sanırım. Fotoğraftan da anlaşılacağı gibi Doruk temiz bir çocuk, kirlenmekten çok hoşlanmıyor. Gördüğünüz üzere tek parmakla çalışıyor :) Gerçi o parmakla sonra sandalyesini de boyamaya başladı ama 1,5 yaş için bu kadar temizlik anlayışı da yeterli zaten.



8. Hassas Anne Etkinlik Merkezi'nde öğrendiğimiz buz boyama etkinliğini de zaman zaman yapıyoruz. Gerçi havalar soğumaya başladığı için artık yapmıyoruz ama yaz sıcağında yapılabilecek keyifli bir aktivite. Bir balonun içine su doldurup dondurucuya atıyorsunuz, donunca fotoğraftaki gibi buzdan bir yumurtanız oluyor ve parmak boyasıyla boyuyorsunuz.



9. Yemek yedirme etkinliklerimizden biri de kumbaraya düğme atma. Çok basit bir etkinlik gibi göründüğüne bakmayın, üç öğün yemek yememize yardımcı oldu, boru değil :) Ve tabiki ince motor gelişimini de destekliyor.



10. Kumda kendini kaybetmeyen çocuk var mıdır bilmiyorum. Ben bu yaz tatilde kumun, güneşin, denizin tadını çıkardım ve iyice dinlendim desem abartmış olmam. Çünkü Doruk hiç sesini çıkarmadan saatlerce kumla oynadı ve ben de rahat rahat kitabımı okudum. Hal böyle olunca kinetik kum almak da şart oldu. Kumu görünce evde de kendini kaybetti. Uzunca bir süre kalkmak istemedi kumun başından, zorla ayırdım. Vakit geçirmesi için çok güzel bir yöntem ama rahat temizlendiği söyleniyor ya, yok öyle bir şey. Evet yerden rahat toplanıyor ama saçları, üstü başı kum içinde kalıyor. Sonrasında kum döke döke banyoya gidiyorsunuz. Oynadıktan sonra hamur gibi temizlenmesini istiyorsanız hiç bulaşmayın. Ama biraz kirlenmek güzeldir kafasındaysanız, hiç durmayın hemen alın. 

11. Doruk'un favori etkinlikleri genelde suyla yapılanlar. Bense bir kere denedikten sonra bir daha bulaşmıyorum :) Üstümüzü başımızı ve de ulaşabildiğimiz en uzak mesafeye kadar her yeri su içinde bırakıyoruz. Bu etkinlikte suyun içindeki balıkları (ben toka kullandım) süzgeçle yakalayıp boş bir kaba koyduk. İki tane balık yakaladıktan sonra "nöff tamam yea bem bu işi yapıyormuştum, miraz da şu suynan etrafı ıslatsam daa keyifni olurmuştu benceyse" moduna geçtik. Biraz daha büyük yaşlar için daha uygun bir etkinlik olduğuna karar verdik :)



12. Yine su ve yine ikinci kez tekrarlamaya elimin gitmediği bir etkinlik. Ama ellerini kullanma açısından çok güzel bir etkinlik olduğunu düşünüyorum. Bir kaptan diğerine süngerle su aktarmaca. Süngeri iyice sıkan tosbik parmaklar da ayrıca güzel görüntüler oluşturabiliyor :)

Şimdilik bu kadar.. Bir sonraki etkinlik yazım çok yakında :)