27 Şubat 2019 Çarşamba

Tekrarla

Hayatında kalıcı olmasını istediğin şeyi tekrarla. Bıkmadan usanmadan. Hatta bıksan usansan bile.


Doruk doğduğundan beri çok sık duyduğum bir cümle var: Çocuk tekrarla öğrenir. Evet öyle. Bunun tartışılacak bir yanı yok. Tekrarlıyoruz biz de. Sayıları, çiçekleri, böcekleri, dinozor türlerini... Çocuğun tekrarla öğreneceği şeyler sadece bunlar olabilir mi peki? Sürekli tekrar edilen bilgi dolu cümleler. Aslında belki çoğumuzun zaten sık sık tekrar ettiği ama bazılarımızın da pek aklına gelmeyen şeyler de var. Çok daha önemli şeyler hatta. 

Bilgi dolu cümleleri çok duyacak o çocuk, sen tekrarlasan da tekrarlamasan da çok şey öğrenecek. Bilgi çağındayız. Kaçışı yok. Belki bu yüzden çocuklarımız her şeyi bilsin istiyoruz. Erkek ornitorenkin arka ayağında zehirli bir diken var dediğinde, bir yandan ornitorenk ne ki diye düşünürken diğer yandan gururlanıyoruz ama ben çocukların yaşından büyük bilgilere boğulmasına karşıyım. Doruk daha doğmadan karar vermiştim: Bir şeyleri öğretme derdinde olmayacağım hiçbir zaman. Her şeyi bilmesin. Gerektiği kadarını zaten doğal akışın içinde öğrenir diye düşündüm hep. Öyle olmadı ama. Zaten her tarafımız çılgınlar gibi bilgi kaynağıyla dolu. Doğal akışında gerektiğinden çok daha fazlasını öğrendi, öğreniyor. Kendi öğrenmek istediklerini zaten tekrarlatıyor, durmadan soruyor. Yoksa ben çılgın mıyım, niye dinozor türlerini tekrar edip durayım.

O çok daha önemli şeylere odaklandım hep. Seni çok seviyorum, iyi ki varsın, şu yanakları her gördüğümde içimden öpme geliyor falan. Her gün o kadar çok tekrar ediyorum ki öğrenmemiş olması mümkün değil. Bunları okulda ya da başka bir yerde öğretmeyecekler. Benim dışımda hiçbir kaynakta bulamayacağı çok az bilgi var. Onlar da bunlar işte. Ne kadar değerli olduğu, ne kadar sevilesi olduğu, nasıl güzel olduğu, nasıl bal koktuğu... Çocukta kalıcı olması gereken bilgiler bunlar bence. O yüzden çok sık tekrarlamak lazım.

..Esin..

21 Şubat 2019 Perşembe

Oğluma Not

Oğlum... Sana öğretmem gereken o kadar çok şey var ki vaktim, ömrüm yetecek mi bilmiyorum. Her şeyi kendi başına öğrenebileceğini, aslında yaşayarak öğrenmenin en akılda kalıcı yöntem olduğunu da biliyorum. Ama bir şeyleri tecrübe ederek öğrenmek o kadar çok vakit alıyor ki işini biraz kolaylaştırmak, zamanını başka şeylere ya da çok daha fazlasını öğrenmeye harcayabilmen için elimden geldiğince yardımcı olmak istiyorum sadece. Çünkü sen benim en büyük sorumluluğumsun. Büyüyeceksin ve artık benim sorumluluğum olmaktan çıkacaksın. O gün geldiğinde içim rahat olsun istiyorum. Üstüme vazife olanı layıkıyla yerine getirebilmiş olmak istiyorum. Hepsinden öte o gün geldiğinde hazır olduğundan emin olmak istiyorum. O yüzden böyle notlar yazıp duruyorum. Daha da yazacağım. Yazdığımdan çoğunu konuşacağım. Hatta konuşmadan davranışlarımla göstermeye çalışacağım.

Her insanın çukurları vardır. Yeri gelecek kendi çukurlarında yeri gelecek hikayenin diğer kahramanlarının çukurlarında tökezleyeceksin. Belki düşeceksin. Kendi çukurlarına bak, kendi çukurlarını doldurmak için çabala. Diğerlerinin çukurlarını doldurmaya kalkarsan dolmaz, inadına derinleşir. Kendileri doldursun diye cesaretlendir, yeter.

İyi günlerin olacak. Kötü günlerin de olacak. Zaman akarken, günler geçerken olayları da süpürür. Bütün duygular geçer. İyisi de, kötüsü de. Bütün düşünceler sahtedir. Düşüncelerine sarılma. Onlar sadece gerçeği görmeni engeller. Duygularına sarılma. Gelip geçmelerini izle. Yeri geldiğinde keyifle, yeri geldiğinde buruk, kırık. Asla aklından çıkarma: Geçecek. Hep geçer çünkü.

Hayatın akışkan, değişken olmasına izin ver. Çünkü zaten öyledir. Direnme, hayatındaki şeyleri, içinde olduğun durumları sabit tutmaya çalışma. Bırak aksınlar, akarken hayatını da seni de değiştirsinler. Büyümek böyle bir şey çünkü. Değişmek istemezsen büyüyemezsin. Yaşamak böyle bir şey çünkü. Her geleni sabit tutmaya çalışırsan boğulursun, yorulursun. Hoyratça bir akışkanlıktan bahsetmiyorum. Fırtına olma, sel olma. Sakin bir günde dalgaların kıyıya hafif hafif vurduğu deniz ol. Yavaşça ak.

İç sesini dinle. Ona de ki: Sen ben değilsin. Her duyduğunda onun başka biri olduğunu hatırla ve ona kendi cevabını ver. Sakin bir iç sesin varsa sorun yok ya da hiç yoksa. Ama benimki gibi hiç susmadan konuşuyorsa gerçek seni bastırır. Sen kimsin bilemezsin. Gerçekte ne istediğini bulamazsın. Olaylara gerçek bakış açın olmaz, sahtedir o ve asla senin değildir. Senindir sanırsın, çıldırmamak için kabul edersin ama hiçbir zaman gerçeği göremezsin. İç sesini susturman mümkün olmayabilir, bu herkesin başarabileceği bir şey değil sanırım. Ama onu dinlememeyi herkes başarabilir. Ya da dinleyip ‘Yanlış düşünüyor olabilirsin’ demeyi. Biraz çaba gerekir bunun için, bolca egzersiz gerekir. Kesinlikle kolay değildir ama bu çabaya değer. Sonuçta kurtaracağın şey iç huzurundur. Hayatta çok değerli çok az şey var ve onlardan birinin bu olduğuna emin olabilirsin. Hem iç sesini dinlemediğinde kazanacağın tek şey bu olmayacak. O ses bazen ‘Yapma’ der. ‘Ama ben yapmak istiyorum’ diyemezsen, onun sana sunduğu bahaneleri kabul edersen: Yapamazsın. Yaşayamazsın. Hep eksik kalırsın. Bazen de ‘Hadi yap’ der. ‘Bu çok aşırı saçmalama’ diyemezsen, onun gerekçelerini içselleştirirsen: Yaparsın. Kırarsın. Dökersin. Kırılır, dökülürsün. Hem de gerçekten istemediğin halde. O ses ‘Sen’ değilsin. İç sesini iyi dinle, bak göreceksin. O ses senin sesin değil.

..Annen..

14 Şubat 2019 Perşembe

Hatalar Yazısı

Hatalar yapmaya devam edeceğim. Bir daha asla dersem, inanma. Çünkü insan olmak böyle bir şey. Yaşamak spontane olabilir ancak. Planlanamaz. Planlar yaparsın, bir daha hata yapmayacağım dersin ama yaparsın. Hiç hata yapmadan yaşayamazsın. Ben de yaşayamam işte.

Her gün hata yapıyorum, hata üstüne hata yaptığım da oluyor. Ama ben bu hatalar için kendime aşırı yüklenmekten vazgeçtim artık. Düzeltmeye çabalamaktan vazgeçmiyorum ama düzeltmeye çabalamadan kendime kızıp kendimi yargılamaktan vazgeçtim. Hata yapmamaya çalışacağım. Hatamı fark ettiğimde düzeltmeye, bir daha tekrarlamamaya çalışacağım. Özür dileyeceğim. Sonra farklı hatalar yapacağım ve onlar için de aynı şey geçerli.

Bunları neden mi yazıyorum? Hatalar yapacaksın ve belki sana çok kızacağım (bu da bir hata). O zaman diyeceksin ki: Sen de sürekli hatalar yapıyorsun. Bu normal. Ben de insanım ve hayat bu, hatalarla dolu. Bana kızma, beni yargılama. Hatalarımla büyüyeceğim.

Hatalar yapacaksın. Yap. Sonra fark ettiğinde düzeltmeye çalış. Özür dile. Ama hata yap. Hata yaptığın için kendini suçlama, yargılama. Hata yaptığın için sende sorun olduğunu düşünme. Yanlış olan hata yapmak değil. Yanlış olan kendini suçlamak.Yanlış olan birilerinin seni suçlamasına izin vermek. Yanlış olan hata yapmaktan kaçmaya çalışmak. Bu hayattan kaçmak, fırsatları kaçırmak anlamına gelir çünkü.

Hiçbirimiz mükemmel değiliz. O yüzden kimsenin kimseyi, kendini bile mükemmel olmaya zorlamaya hakkı yok. Kendini ya da bir başkasını mükemmel olmaya zorlama. Hata yapmaktan kaçma. Bile bile değil ama bilmeden yapmaktan korkma.

Bu yazıyı geçen sene yazmıştım. Oğluma notlarımdan biri. Bu kitabı da ilk defa dün akşam okuduk, uykudan önce. Kitabı okuyunca 'işte bu' dedim. Oğluma anlatmak istediğim şey buydu:

Hata yap ki düzeltme şansın olsun. Düzeltme şansın olduğunda daha iyisini yapmayı öğrenirsin ve yaparsın.

..Esin..

6 Şubat 2019 Çarşamba

5 Oldu

Daha çok para, daha çok eşya, daha çok yemek... Hepsi içimizdeki duygusal boşlukları doldurmak için istediğimiz şeyler. Oysa duygu deliklerini duygu iplikleriyle yamamak gerekir.

Doruk gelip boşluklarıma yama olunca fark ettim bunu. Çok sevince, çok sevilince. Çok sarılınca, göz göze kahkahalar atınca. Çocukluğumda oynamadığım kadar oyunlar oynayıp nefes nefese kalınca. Hayal gücümün dibini bulup daha önceden hiç anlatılmamış masallar uydurunca. Alnının ateşi dudaklarımı yakınca. Öyle ilaç kokularıyla baygın kollarıma yatınca. Gözleri korkuyla büyüyüp acı içinde ağlarken minik ellerini bana uzatınca. Görmesin diye göz yaşlarımı içime içime akıtınca.

Ama iyi ama kötü duygularla boşluklarımı yamadı. Ve ben... Hepsini kabul ettim, ayırmadan, kayırmadan.

Şimdi biliyorum. Hayat bu. Boşluklarla dolu. Hep bir şeyler olacak ve yollarım yara alacak. Ve o yaraları neyle saramayacağımı biliyorum artık. Neyle sarabileceğimi de.


Ve oğlum... İyi ki doğdun desem yetmez içimdeki coşkuyu anlatmaya. Doğum günün kutlu olsun desem yetmez doğumunu kutlamaya. Hep çocuklar annelerine borçlu hissettirilir ya, öyledir anneler hep verir. Sen hiç öyle hissetme. Sana verdiklerim senin verdiklerinin, kazandırdıklarının yanında hiçbir şey değil. Seni çok ama çok seviyorum da nasıl anlatsam bilemiyorum.

..Annen..

Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili

Etrafımız ergenlikten çıkamamış yetişkinlerle dolu. Bazen ben de kendimi ergen bir çocuk gibi buluyorum. Yaşım tutmuyor ama. Bu yüzden de hiç normal değil.

Neden orda takılıp kalmışız diye düşünüyorum. Hiçbirimiz koşulsuz sevilmemişiz çünkü. Koşulsuz sevmek çok zor çünkü.

Ama öğrenilmez değil. Koşulsuz sevmeyi öğrenmeye çalışıyorum. Öğrenmek isteyen ya da sadece anlamını merak edenler için bir başlangıç tavsiyem var. Şimdiye kadar okuduğum en ama en güzel çocuk gelişimi kitaplarından biri: Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili.

Her ebeveyn okumalı diye geçiştiremeyeceğim. Bence herkes okumalı. Çocukluğumuzda eksik kalanları görmek, anlamak için.



..Esin..