22 Mart 2017 Çarşamba

Adı Neden Doruk'muş?

İsimlerin anlamlarına inanırım ben. Bir şeyi kırk kere söylersen olur ya işte adı gibi olur insan, bilirim. Mutlu koymak istedim adını, mutlu ol diye. Sadece benim istemem yetmedi. Doruk dedim sonra, doruklarda olmanı istediğimden değil, doruklarda yaşamanı istediğimden. Mutluluğun doruklarında mesela. Sevmediğimiz duyguların da dorukları olur tabi ama hepsine en doruk noktasından bakabilirsen hangilerinin yaşanası olduğunu öğrenirsin. Yaşanılası olanları yaşarsın.

Bunları neden yazıyorum biliyor musun? Bir gün unutursam hatırlat diye. Mutlu olmanın tek derdim olduğunu. Mutlu olmak değil de mutluluğu aramak diyelim aslında. Mutluluğu aradığın her yolda yanında olmam gerektiğini, destek olmam gerektiğini hatırlat bana. Unutabileceğimi görüyorum başka annelerin gözünde. Kimseden farkım yok çünkü, herkes kadar insan olduğum gibi her anne kadar anneyim ben de biliyorum.

Bugün metroda okul hakkında kızıyla konuşan anneyle göz göze gelmeye çalıştım. Benim dışarıdan ona bakabildiğim gibi kendi de bakabilsin istedim. Aklımdan yazdıklarımı okusun, benim gelecekte bir gün unutmaktan korktuğumu unuttuğunu anlasın, hatırlasın diye. Ama gözlerimiz değmedi birbirine. Onun kızı için değil senin için yazdığımı farkettim sonra. Daha çok erken biliyorum ama, işte unutmamak için not alıyorum buraya. Unutursam gözümün içine bak ve hatırlat diye:

Okula gitmek çocuklar için zorunlu, bu yüzden gitmek zorundasın. Ama okul bizim için asla ölçü olmayacak. Derslerinin iyi olması çok başarılı olduğunu ya da kötü olması yetersiz olduğunu göstermez. Sen kendine yetebilen bir çocuksun, bunu biliyorum ve daha önemli olan başka bir şey de yok. Derslerine çalışırsan sorumluluk bilincini takdir ederim sadece. Benim senden beklediğim tek bir şey var, o da okulun seni kısıtlamasına izin verme. Her zaman merak et, merak ettiğin şeyleri öğrenmek için çaba harca. Merak duyduğun şeyler okuldan bağımsız olabilir, olsun. Vazgeçme. Heyecanını asla kaybetme. Okuldan mezun olduğun kişi olmak zorunda değilsin, ne istersen onu olabilirsin. Biliyorum. Sana tüm ruhumla inanıyorum.



Yazdan Kalma

Neredeyse yaz geldi. 2016 yazından kalma, bol anıyla dolu Çıralı tatilimizi yazıya dökme zamanı geldi de geçti. Doruk’a kalsın diye yazıyorum bunları. O nedenle yazının hepsini okumak istemezsiniz diye sizle paylaşmak istediğim şeyi baştan yazıyorum. Ağustos sonu gibi Çıralı’ya tatile gidin. Hele çocuğunuz varsa mutlaka gidin. Caretta carettaların yumurtadan çıkma zamanı. Sabah erkenden kalkın ve bu muhteşem olayı tecrübe edin. Ruhumun bir köşesinde yer edinen nadir tecrübelerden biri oldu. Siz de yaşayın isterim, çocuklarınıza yaşatın isterim.

Ağustos sonu gittiğimiz Çıralı’da deniz kenarında bir bungalovda kaldık. Kaldığımız yerde çok tatlı bir insanla tanıştık, Mehmet abi. Doruk’un tatil dedesi. Daha önce de Çıralı’ya gitmiştik ama çok fazla gezmemiştik, deniz tatili olmuştu daha çok. Mehmet abi bize bir plan yaptı ve çok keyifli bir geziye dönüştü tatilimiz. Yine Mehmet abiden caretta caretta zamanı olduğunu öğrendik. Tesadüfen seçtiğimiz tarih çok büyük bir şans oldu bizim için. 


Sabah saat beşte kalkıp caretta carettaları izlemeye gittik. Anlatılmaz yaşanır diyorum sadece. Mucizevi bir şey. Kumun altından minicik kollarını bacaklarını çırparak çıkıyorlar ve içgüdüsel olarak denize doğru ilerliyorlar. Suyla ilk karşılaşma şokları ve bir an sonra pıtı pıtı yüzmeye başlamaları. "Kappullaların adı neydi? Kayetta kayettaydı dimi?" 2,5 yaşındaki oğlumun güne bu mucizeye tanıklık ederek uyanması kadar mutluluk verici bir şey olabilir mi?

Çıralı Olimpos'a çok yakın. Daha önce geldiğimizde sadece arabayla içinden geçtiğimiz Olimpos'a gidip antik kenti gezdik. Sonrasında da Phaselis antik kentine geçtik. Yörede çok fazla tarihi kalıntı var. Sadece deniz için  de gidilebilir Çıralı'ya ama yedi yirmidört güneşin altında yatmayı sevmeyen benim gibiler için etrafta gezilip görülebilecek bir çok yer var.

Hemen her tatilimizde bir ayak daha doğrusu ayakkabı ıslatma maceramız ve sonrasında tek ayakkabıyla "Bem masunum, yamlışlıkla oldu. Yoksa ayaamı öyle önüme gelen hey suya sokmaya bayılmıyoymuştum aslımda." pozumuz oluyor. Eh rutinler bazen güzel olabilir. Şimdiden bu ve buna benzer pozlardan bir albüm oluşturabilirim :) Ne yani? Olimpos'a kadar gitmişken ördekleri doyurmasa mıydı benim kuzum. Ördek attığı krakeri görmeyince ayağıyla ittiriverdi şöyle. O kadar.

Tatiller arkadaş olunca daha güzeldir. Bu da Luca, tatil arkadaşımız. Bu tatilde öğrendiğini umduğum en güzel şey, dilleri farklı olsa da insanların anlaşabileceği. Dil, din, ırk hikaye, kötü birileri tarafından yazılmış çok çirkin hikayeler hem de. Önemli olan insan. Umarım doğuştan bildiğini, büyüdükçe unutmazsın. Unutturmaya çalışan çok şey olacak çünkü, kişiler, olaylar olacak. Unutmamak için direnmeni umarım oğlum. 

Diliniz, dininiz, ırkınız farklı olduğu halde kumda oynadınız, arabalarınızı paylaştınız, atıştırmalıklarınızı paylaştınız, tekne turuna gittiniz ve çok güzel koylarda birlikte yüzdünüz. Neden yirmi otuz yıl sonra da aynı şeyleri yapamayasınız?

Ah! Bir de Luca, ailesi ve Mehmet abiyle Gelidonya Feneri maceramız oldu ki sanırım yapmasaydım olurdu dediğim tek şey bu. Çocukla gidilmez, hele "Anneee kucaanaaa" diyen çocukla hiç gidilmez. Belli bir yere kadar araçla gidip, sonra yürümek gerekiyor. Tırmanmak desem daha doğru olur. Sonuçta manzara harika ama manzaraya bakacak halim kalmadığından bir de dönüşü düşündüğümden manzaranın muhteşemliği dişimin kovuğuna yetmedi :)



Ertesi gün yine bir antik kent (Myra) ve müze gezisi olayına girdik ama annesinin hali olmadığından küçük adamım babasıyla takıldı daha çok.

Bütün bu geziler arasında kumun ve doğanın tadını çıkarmayı da ihmal etmedik. İlk gün Doruk'a saldıran horozun gittiğini öğrenince tavukların peşinden korkmadan koşabildik. Neyseki horoz fobisi oluşmadan geri dönmeyi başardık. Salıncakta sallandık, hamak keyfi yaptık. Sahilden topladığımız taşları boyayıp sonra sahile geri bıraktık. Bol bol yüzdük. Kumdan kale yapacak kadar ilerleyemesek de "bişeyler bişeyler" yaptık :)

Ve son gün.. Sabah erkenden kalktık, güneşin doğuşunu seyrettik, tembel bir caretta ile karşılaştık ve onu bir an önce suya atmak için çıldıran insanların elinden kurtardık. Geç saate kalan kaplumbağaları, yem olmasınlar diye, alıp gece bırakırlarmış suya, ikinci günümüz olduğu için tecrübeliydik. Mehmet abiyi aradık, kaplumbağayı alıp gidene kadar biz baktık. Gece suyla buluşmak üzere Mehmet abiye bıraktık sonra. Umarım hayatta kalmayı başarmıştır.

Bitti.