21 Ağustos 2015 Cuma

Hassas Anne Etkinlik Merkezi'nde Bir Gün

Yazmak istediğim şeyler birikip duruyor ama ben yazmaya bir türlü fırsat bulamıyorum. Üstünden zaman geçince yazması da zor oluyor. Geçen Cumartesi Hassas Anne Etkinlik Merkezi'nde 1-5 yaş arası çocuklar için yapılan yaz partisine gittik. Çok ama çok eğlendik. Araya zaman sokmadan sıcağı sıcağına yazmak istedim. Baştan söylüyorum, fırsatı olanlara şiddetle tavsiye ederim.

Hassas Anne E.M. instagram hesabından yaz partisi olduğunu öğrenince 'Haydiii' dedim Doruk'a. En sevdiği kelime bu tabiki, hemen kapıya koştu :) Tamam dedim, gidiyoruz o zaman. 

İyki gitmişiz. İlk önce masa başı oyunlarla başladık. Ne zamandır merak ettiğim kinetik kumu deneyimleme fırsatı bulduk. Kumla hamur arası çok güzel bir kıvamı var. Doruk uykudan yeni uyandığından belki, başta biraz garipsedi ama bir iki dokunduktan sonra alıştı. Kumun içine deniz kabuklarını, kaplumbağayı saklayıp, bulduk. Kalıpları doldurup, boşalttık. En çok da mıncıkladık, mıncıkladık, mıncıkladık. Sonra bırakmak istemedi. En uzun biz oynadık :) Hatta bir kutu da satın aldık evde oynamak için.


Kumdan sonra sırada buz boyama vardı. Parmak boyasıyla buzumuzu maviye boyadık. Buzu boyamak yetmedi üstüne benim ellerimi de boyadı sarı kafa :) Masa başı oyunlardan çok keyif aldık ama 'hadi dışarı çıkıyoruz şimdi' dediklerinde de çok heyecanlandık. Hemen mayomuzu giydik ve dışarı çıktık. Küçük bir tavsiye, kendinize de yedek kıyafet ve plaj terliği alırsanız iyi olur. Ben çıplak ayakla dolaştım ve üstüm kirlenmesin diye oldukça çaba harcadım.

Hassas Anne E.M.'nin çok güzel bir bahçesi var. Ön bahçede 'kirli' etkinliklerimizi yaptık. Çok eğlenerek kirlendik. Sonra arka bahçedeki suya koştuk. Önce içi su dolu minik balonları taşlara fırlatarak patlatmaca oynadık. Doruk balonları taşlara sert bir şekilde çarptıramadığı için yere attığı balonlar patlamadı. Madem öyle patlamıyorsunuz, elimde sıkarak patlatırım ben sizi diyerek her zaman ikinci bir yol olduğunu gösterdi bize :)

Sonra spagetti denizinin içindeki balıkları avladık. Maviye boyanmış spagettiler içindeki balıklar ve ahtapotlarla gerçekten deniz gibi gözüküyordu. Sanırım bu denizle de en çok biz oynadık. Makarnaları avuçladık, yoğurduk. Her tarafa bulaştırdık bi de. Ellerimiz, kollarımız, yüzümüz, gözümüz vıcık vıcık olana kadar bırakmadık oynamayı. Hatta sonraki etkinliğe geçtiğimizde bile ara ara makarnaları hatırlayıp geri döndük. Bıraksaydım içine de girecekti :)



Makarnalardan sonra çubuklarla kara tahtayı boyadık. Kendimizi de boyamayı ihmal etmedik tabi :) Benim sarı kafa kendini boyamaktansa beni boyamayı tercih ediyor gerçi.

Çocuklar biraz özgür bırakılınca çok güzel işler çıkarıyorlar. Bu partide de kendi haline bırakılan çocuklar en çok eğlenenler oldu. O yüzden sınır her ne kadar 1 yaş olsa da bence en az 1,5 yaş beklenmeli. Kendi kendine rahatlıkla yürümesi, koşturması, merdivenlerden inip çıkması çok iyi olur. Hatta 2 yaşı beklerseniz siz de daha rahat edersiniz. Çünkü Doruk 18 aylık ve mesela her ne kadar kaydırağa çıkıp kendi kayabilse de kafa üstü atlama ihtimali de var hala :) Tutmasam da sürekli peşinden koşturmam gerekiyor. O özgürce hareket etti ama ben özgürce oturup iki dakika dinlenemedim. Gerçi buna rağmen ben de çok eğlendim. O kadar yorulmaya gelemem diyorsanız 2 yaş iyidir :)

Kara tahtayı boyadıktan sonra beyaz örtüyü de boyadık. Ama bu sefer sprey boyayla. Sprey sıkmayı pek beceremedik ve sprey şişesiyle daha sonra tekrar oynamaya karar verdik. Daha önce hiç eline almadığı için nasıl yapılacağını bilemeyen Doruk şişeyi örtüye uzatıp boyanmasını bekledi :) Boyanmayınca da sinirlendi. Sıkabildiği bir iki seferde de boya örtüye değil yüzüne geldi :) Sonra beraber yaptık ama biraz daha çalışmamız lazım bu konuya.



Ön bahçedeki etkinlikler sona erince arka bahçede kudurma vakti geldi. Ama önce salatalık, havuç ve üzümden oluşan sağlıklı atıştırmalıklarımızı yemek için masa başına geçtik. Nasıl da iştahla yiyor dimi :) Doruk artık çok güzel yemek yiyor.. desem de inanmayın. Doruk, her zamanki Doruk. Orda çocuklar yerken ayıp olmasın diye oturup bi ısırık aldı. Sonra kalktı arkadaki makarna denizine saldırdı yine. Tabiki de yemek için değil :)


Hassas Anne E.M.'nin arka bahçesi çok eğlenceli oyuncaklarla dolu. Kaydıraklar, salıncaklar, şişme havuzlar, trambolinler, çadır, kum havuzu ve daha aklıma gelmeyen birsürü şey.

Biz havuzların yeniden doldurulmasını beklerken trambolinde koştuk, zıpladık, oynadık. Çok hoşumuza gitti.



Hassas Annemiz Ece'den duyduğum küçük bir bilgiyi de paylaşayım sizinle: Trambolin eğlenceli olmasının yanında erken ergenliği önleyen oyunlardan biriymiş.




Orda edindiğimiz arkadaşlarla top oynadık, yorulunca çadıra girip iki muhabbet ettik, salıncağa tahterevalliye bindik. Henüz uzun süre birlikte oynamayı beceremediğimiz için kendi yollarımıza yürüdük sonra :)





Havuzların dolmasını beklemeden kendimizi suya atıverdik. E o kadar koşturunca sıcak oldu tabi. Serin su çok iyi geldi. Kaydıraktan kayıp havuzun içine düştük. Kovaları doldurup boşalttık. Ayaklarımızı ellerimizi şap şap yapmadan olmazdı tabi. Ama büyük abiler de vardı, onlar yeni dolan havuzları kaptığı için biz eski havuzlarda oynadık daha çok. Belki yaş aralığı biraz daha küçük olsa daha iyi olurdu. 1-3 ve 3-5 gibi. İyice yorulunca havuzdan çıkıp tavan tipi salıncakta sallanıp dinlendik biraz. Kendimi o salıncağa atmamak için zor tutmuş olabilirim :)

Temizlendikten sonra Hassas Anne Ece'nin kendi elleriyle yaptığı dondurmalardan yedik. Soğuktan kamaşmış olsak da çok güzeldi. Tamam itiraf ediyorum, Doruk'tan çok yemiş olabilirim :) Tarifi de dinledim ama şimdi tam hatırlamıyorum. Taze meyve parçaları ve biraz %100 meyve suyu kalmış aklımda. Başka bir şey var mıydı bilmiyorum.



Dondurmamızı yedikten sonra içeri girdik ve biraz da içerdeki oyuncaklarla oynadık. Türkiye'deki tek duyusal duvar burdaymış. Farklı malzemelere dokunduk. Tırmanma duvarlarında vakit geçirdik biraz. Duyulara yönelik farklı oyuncaklar vardı, onlarla oynadık. Şu an aklıma gelmeyen oyuncaklar ve oyunlar da vardı.




Top havuzuna girmeden olmazdı tabi. Hassas Anne önceki gün bütün topları çıkarıp kızlarıyla birlikte yıkamış. Top havuzları mikrop yuvası oluyor ama burda öyle değil. Gönül rahatlığıyla girip oynadık. Hoş temiz olmasa da Doruk gönül rahatlığıyla oynardı ama bu sefer benim de gönlüm rahattı :)




Üst kattaki duyusal odaya girip biraz da orda vakit geçirdik. Çok güzel ve çok eğlenceli bir oda. Her şeye bir dokunup çıktık gerçi çünkü bu kadar çok şeyden sonra hala bitmemişti partimiz. Tekrar dışarı çağırdılar çocukları.



Bundan sonrasıyla ilgili fotoğrafımız yok ne yazıkki. Çok hareketli etkinlikler olduğu için video çektik sadece. Videolar çok uzun olduğu için yükleyemiyorum ama anlatmaya çalışacağım.

Ebeveynlerin dalgalandırdığı kocaman bir uçurtmanın altından asılan keçeden balıkları topladı çocuklar. Sonra balıklar bitince uçurtmayı çocukların üstüne atıp biz de içine girdik ve onları gıdıkladık :) Rengarenk uçurtma, renk renk balıklar ve bıcır bıcır çocuklarla çok keyifli bir oyundu. Ben çok eğlendim yani :) Doruk'un da eğlendiğini düşünüyorum.

En son oyunumuz sanırım çocukların en keyif aldıkları oyunlardan biriydi. Baloncuk makinesinden çıkan baloncukları yakalama oyunu. Fotoğraf çekmiş olsaydık birbirinden renkli karelerimiz olacaktı. Biri bi tarafa biri diğer tarafa koştururken diğerinin sevinç çığlıkları atması, birinin de hiçbir şey yapmayıp şaşkın şaşkın balonları izlemesi çooook ama çok güzeldi. Oyun bittikten sonra bile belki havada baloncuk kalmıştır diye bir süre bakındık :)

Çok keyifli bir gün geçirdik. Çok yorulduk. Gece de rahat rahat uyuduk. İstanbul'un iki farklı ucunda olduğumuz için çok sık gitme şansımız yok belki ama fırsat buldukça mutlaka uğrayacağımız, çok güzel bir etkinlik merkezini deneyimlemiş olduk. Hassas Anne Ece'ye ve oyunlar oynadığımız Gamze ablamıza bu keyifli gün için çoooook teşekkür ederiz. En kısa zamanda tekrar görüşmeyi umuyoruz.

13 Ağustos 2015 Perşembe

Göğüs Çatlaklarıyla Başetmenin Amatör Yolları

Geçen gün yeni doğum yapmış bir arkadaşım göğüs çatlaklarından nasıl kurtulduğumu sordu. Konuştuk ve konuşurken emzirmeyle ilgili verilen "profesyonel" eğitimlerde asıl söylenmesi gerekenlerin söylenmediğini fark ettik. Ben doğumdan önce halihazırda bir eğitime katılmıştım. Doğumdan sonra da hastanede hemşireler gösterdiler. Ama hepsinin atladığı bilinmesi gerekenler var ki ben bir "amatör" olarak onları paylaşmak için yazıyorum.

1. İlk defa anne oluyorsanız, muhtemelen emmesi için göğüs ucunu bebeğe vermenin gerektiğini düşünüyorsunuz. Çok büyük bir hata! Sadece göğüs ucunu verirseniz, çılgın bir çatlakla çok yakında tanışacaksınız demektir. Ve ben şimdiye kadar göğüs çatlağından daha kötü bir acıyla karşılaşmadım. Sadece göğüs ucunun değil kahverengi halkanın tamamının bebeğin ağzında olması gerekir. Bu hem bebeğin emebilmesini sağlar hem de sizi çatlaklardan korur.

Hastanede hemşireler sürekli bebeği tutma şeklimi düzeltmeye çalıştılar. Boşverin hemşireleri. Nasıl rahatsanız öyle tutun. Benim bebeğim küçük doğduğu için ememiyordu ve ben üç ay ters tutarak emzirdim. Elimle kafasını tutmadan rahat edemiyordum, o da rahat ememiyordu. Kafasının koluma gelmesi gerektiğini değil de memeyi ağzına tıkıştırmam gerektiğini söyleselerdi daha makbule geçerdi :)

2. Hamile arkadaşlarımın hepsine ilk tavsiyem göğüs kalkanı almaları oluyor. Hastanede hemşireler göğüs kalkanının sütü ziyan ettiğini söylemişti. Nedenini hala anlamış değilim. Göğüs pedi kullanırsan ziyan olur da göğüs kalkanında biriken sütü üç saat geçmemişse kullanabilirsin diye düşünüyorum. Bir de ziyan olsun ya azıcık. Anne sütü çok değerli, aman ziyan olmasın. Yahu bu sütü göğüs üretiyorsa, göğüs daha değerli değil midir? O kadar acı çekeceğime azıcık süt ziyan olsun. Çatlaklar ne kadar çabuk iyileşirse o kadar rahat emzirebilirim, o kadar da çok sütüm olur.

Tavsiyem ilk günden itibaren, çatlaklardan tamamen kurtuluncaya kadar kalkan kullanın. Göğüs ucunuz açıkta olursa iyileşmesi o kadar kolay olur. Bir şey değmediği zaman acısı da azalıyor zaten.

3. Göğüs kremini düzenli kullanın. Ben ilk 15 gün çatlağım olmadı diye kullanmamıştım. Meğerse ememiyormuş kuzum. Bende çatlak olmadı diye havalara girmeyin sakın. Sütümü sağınca, bir de emmeye başlayınca günümü gördüm :) Ben lansinoh kullanmıştım, memnun kaldım. Ama başka bir krem denemediğim için daha iyisi var mıdır bilemem. 

4. Çatlaklar için doğal kremler (ayva çekirdeği ile yapılan bir tarif, denemek isterseniz internetten araştırıp bulabilirsiniz), medikal kremler.. Bir çok şey kullandım ama en çok fayda gördüğüm E vitaminiydi. Günde iki kere göğüs ucuna sürüyorsunuz (üstüne de kalkanı takıyordum). Ama emzirirken yıkamayı unutmayın.

5. Çatlakla ilgili değil ama... Bebeğin doyması için her bir göğsü 15-20 dakika emmesi gerekir, duymuşsunuzdur. Tecrübeyle sabittir ki bu tamamen hikaye. Bebekten bebeğe her şeyin değiştiği gibi bu da değişir denmesi gerekiyor bence.

Ben Doruk'u 6,5 ay sedece emzirdim ve kilo alımı, gelişimi de gayet iyiydi. Ama hiç 10 dakikadan uzun emdiğini hatırlamıyorum. 6-8 dakikada doyuyordu ve ben yukarıda yazdığım hikaye yüzünden kilo alamayacak diye endişeleniyordum. Lohusayım, endişelenecek hiçbir şeyim yok ya bir de bunu eklemem gerekiyordu çünkü. Her bebek aynı güçle emmiyor ve her annenin sütü aynı miktarda olmuyor. Bir bebek beş dakikada doyarken, diğeri yarım saatte doymayabilir. Bir anne emzirdikten sonra sütünü sağıp saklayabilirken, diğer annenin mama takviyesi yapması gerekebilir.

Genel geçer kuralları boşverin. Başka bebeklerle de kıyaslamayın. Bebeğinizi ve kendinizi dinleyin. Sizin için en doğrusunu bulmanın en doğru yolu bu!


Bu arada çatlakların tamamen geçmesi çok uzun zaman alıyor. Çatlaklarınız geçse bile 3-4 ay önleminizi almaya devam edin. Ve birkaç ay sonra bu çektiğiniz acıyı tamamen unutacaksınız merak etmeyin :)