12 Şubat 2016 Cuma

Bebek İki Ayda Memeden Nasıl Kesilir

Şaka değil. İki ay! Ama inanın çok kolay oldu.

Kulağa çok mantıklı gelmediğinin farkındayım. Hem iki ay sürüp hem nasıl kolay olabilir? Ama ben 2 yaşını doldurur doldurmaz memeyi kesmeye kararlıydım ve iki ay önceden Doruk'u işlemeye başladım. "Doruk yakında büyüyecek, artık meme emmeyecek." Başlarda kabullenmedi. "Hayır, bebek bebek." diye itiraz etti :) Ama ben inatla hemen her gün söylemeye devam ettim. İtiraz ettiğinde "Evet, şimdi emecek zaten ama yakında büyüyecek, o zaman emmeyi bırakacak." dedim. Zorlamadım, inatlaşmadım. Oyuncaklarını konuşturdum, kedisi artık emmiyormuş mesela, büyüdüğü için bırakmış. Fili Doruk büyüyüp memeyi bırakacağı için onun adına çok sevinmiş. Gibi gibi. Zaman geçtikçe Doruk'un itirazları azaldı. "Doyuuk buyuuk bebek." oldu bir süre sonra. Sonra bir gün "Doruk büyüdü artık, yakında memeyi bırakacak." deyince kabul etti.

Doğum gününe iki hafta kala doktoruna gittik. O da doğumgününün bırakmak için belirgin bir gün olacağını söyledi. Aslında böyle hüzünlü bir olayı özel bir günle ilişkilendirmemek için doğumgününden bir hafta sonra bırakacaktım ama "Doruk'un doğumgünü yaklaşıyor. Pasta yapacağız. Doruk mumlara üfleyecek. İki yaşında olacak. Doruk büyüdüğü için annenin sütüne ihtiyaç duymayacak artık. Ve annenin sütü bitecek." demek mantıklı geldi. Zınk diye tamam sen büyüdün demektense mum üfledin büyüdün bak demek daha doğru gözüktü. Ve öyle yaptım. Doğumgününe kadar iki hafta da bu cümleleri söyledim. Aslında kabullenme süreci o zaman başladı. Pastayı ve mum üflemeyi istediği için 'buyuuk bebek' oluverdi :)

7 Şubat... Muma üfledi, pastasını da yedi. Bir saat geçmedi "Memeeeee" :) "Ama iki yaşında oldun artık, annenin sütüne ihtiyacın yok, artık sadece mama yiyeceksin, annenin sütü bitti." dedim. Zaten işe döndükten sonra gündüz emmeyi bıraktığı için çok umursamadı. İlk gece zor oldu biraz. Emerek uyumaya alıştığı için ben yanında olursam uyumayacaktı, babasıyla uyudu. Normalde hafta içi kendi yatağında uyuyor, hafta sonları beraber uyuyoruz. Annem beni bıraktı diye düşünmesini istemediğim için o gece de yanımda uyumasını istedim. Gece uyandı, ağladı. "Ama Doruk büyüdü, annenin sütü bitti." dedim. Biraz ısrar etti. Benim de içim gitti. Memeden kesmeyi dört gözle beklediğim halde ben de buruklaştım, eksik hissettim. Uzaklaşıyoruz gibi düşündüm. Sonra silkindim, kendime geldim. İstemesem de uzaklaşmamız gerekmiyor mu zaten? Daha önce bir yerden mi okudum, yoksa duydum mu bilmiyorum ama aklımda yer eden bir tespit var. İki yaşından sonra emmeye devam etmek, özellikle erkek bebeklerde, bağımlı kişilik oluşmasına neden olabiliyormuş. Doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama böyle bir risk almaya gerek olduğunu düşünmüyorum. Ben vazgeçmeyince Doruk kabullendi. Meme diye sayıklaya sayıklaya uyudu kuzum.

Doruk emzik de biberon da almadı. Sudan başka bir şey de içmeyi sevmiyor. Daha yeni yeni portakal suyu içmeye başladı. Sabah Mürvet abla süt içirmeyi denemiş, ama midesi bulanmış. Akşam süte çok az keçiboynuzu unu ekleyip ısıttım. Çikolatalı süt diye içirdim. Biraz peşinden koşarak oldu ama içti sonuçta. İkinci gece de meme diye uyandı ama gece susadığı zaman da meme istiyordu zaten, kesmediği zaman su içiyordu. “Doruk artık bardaktan içiyor sütünü, memeye ihtiyacı yok.” dedim. İtiraz etmedi. Suyunu içti, içer içmez de yattı. Ama sabah ben çıkmadan uyandı. Çünkü acıkmıştı. Meme istedi ama kurabiye vereyim mi diye sorunca hemen kabul etti.

Sonraki akşam sütle birlikte kurabiye de verdim. Sabaha karşı acıkmasın diye. Mışıl mışıl uyudu. Meme maceramız da böylece sona erdi. Daha önceden kabullendiği ve ben istemediğim için değil de o büyüdüğü için bıraktığımızı bildiğinden çok zorlanmadı ve benim de içim rahat etti. Memeye bir şeyler sürerek bırakmayı hiç düşünmedim. Bağımlı olduğu, müthiş keyif aldığı, hatta huzursuzluğunu acısını sancısını geçiren tek şeyi kıh oldu, hasta oldu diye bıraktırmak hiç içime sinmedi. Kabullenerek, bilinçli bir şekilde bırakmasını istedim. Ve isteyince oluyormuş.




11 Şubat 2016 Perşembe

Hoşgeldin 2 Yaş


"Bu çocuk iki yaş sendromuna mı girdi acaba?"
"İki yaş sendromu galiba."

Bu cümleleri kuruyorsanız, inanın bana, iki yaş sendromuyla henüz tanışmamışsınız. Çünkü iki yaş sendromuysa acaba, galiba gibi kelimeler kullanmazsınız. Şiddetle ve dehşetle anlarsınız durumu.

"Aman tanrım! İki yaş sendromu!!!" gibi.

Korkmayın. Çok uzun sürmüyor. İki üç ayda her şey normale dönüyor. Ama gerçekten normale dönmesi için sabırlı ve anlayışlı olmanız gerekiyor.

Hayat gerçekten çok yorucu olmaya başladı, her şey üstünüze üstünüze geliyor ve bir de üstüne o uzun ağlamalı zırlamalı itiraz krizleri... Yine de.. Sabırlı ve anlayışlı olmanız çok da zor değil. Ben nasıl başardığımı anlatacağım.

Bu konuyla ilgili bir sürü şey okudum, dinledim. Okuduğunuz tavsiyeler, sizin çocuğunuzda hiçbir işe yaramayabilir. Her çocuk farklıdır çünkü, değil mi? Kendi çözümlerinizi üretmeniz gerekecek. Mesela, ağlama krizine girdiğinde onu yalnız bırakın, sakinleşince yanınıza gelmesini söyleyin diye bir şey okumuştum. Bir deneyeyim dedim. Demez olaydım. Doruk'da bu tavsiye ters tepti. Krizi iki doz artırmaktan başka bir işe yaramadı. O yüzden aslında tek tavsiyem böyle bir durumda -cinnet geçirip yeteeeeeer diye bağırasınız geldiğinde- derin derin nefes alın ve 'çok şükür bu sürece de girdi ki sağlıklı demek, çok şükür bu süreç başladı ki bitebilsin ve eh, hasarsız atlatmak sadece benim sakin olmamla mümkün olacak' deyin. İlk bir iki krizde bunu yapabilirseniz, sonraki krizler çok komik geliyor inanın. O sizin bebeğiniz yani dünyanın en sevimli şeyi, hem de her haliyle. "Iı ıııı, ıı ıııııı" diye itiraz etmesi aslında o kadar sevilesi ki bunun farkına vardığınızda sendrom sizin için zaten bitiyor. Bazen o çılgınlar gibi ağlarken benim güldüğümü görmesin diye, o itiraz eden ağzını kafasını yemeyeyim diye arkamı dönmek zorunda kalıyordum.

Evet, tek tavsiyem bu, sakin olmanız. Doruk'da işe yarayan yöntemleri de yazacağım ama işinize yarar mı bilmem. İsterseniz deneyip görün.

  • En çok kullandığım ve en çok işime yarayan yöntem, şaşırtma yöntemi. Kriz halinde ağlıyor. "Iı ıııııı ıı ıııııı" diye kafa sallayıp duruyor. Ve ben istediği şeyi bir türlü anlayamıyorum. Anlasam da anladığım anda onu istemekten vazgeçiyor ve ona da itiraz ediyor. Sessiz sessiz hayali bir kediyle konuşuyorum mesela. Anlamıyor, beni duyabilmek için bir anda susuyor. Anlamaya çalışırken kriz geçiyor. Yada şok olmuş ifadesiyle "A aaaa" diye bağırıyorum. " Şu kuşlara bak ne kadar çok, göç ediyorlar galiba" diye bağırıp kucağıma aldığım gibi cama koşuyorum, kaçırdık galiba deyip belki yetişebiliriz diye bütün camları dolaşıyoruz, sonra aydedeye soruyoruz ne tarafa gittiklerini, tüh kaçırdık diye üzülüyoruz ve kriz yine geçiyor. Gibi gibi. O an aklıma ne gelirse artık. Çoğu zaman işe yaradığını söyleyebilirim.
  • Bazen kriz tam başlamadan yakaladıysam farklı bir etkinliğe yönlendirip unutturma yöntemi de işimize yarıyordu. İtirazlara bodoslama değil de yavaştan giriş yapacağı tuttuysa 'parka gidelim mi', 'hamurla oynayalım mı', 'saklambaç oynayalım mı' gibi tekliflerle dikkatini dağıtıp olayı başlamadan bitirdiğimiz de oldu.
  • Ama bazen... Hiçbir şeyin işe yaramadığı zamanlarda, sakince ne istediğini anlamaya çalıştım. Sakinliğimi korumanın zor olduğu zamanlar da oldu, çünkü kriz hali çok çok çok uzun sürdüğü zaman o ağlama sesinden insanın beyni uyuşabiliyor. Ama kendimi aşan  bir dinginlikle tam 40 dakika boyunca ayağımı ne yapmak istediğini anlamaya çalıştım. Aslında mutfağa koşup büyükçe bir bıçak alıp ayağımı kökünden kesip al ne yapmak istiyorsan yap diyesim gelse de demedim. Derin nefeslerle sakinleşip ayağımı ona bıraktım. 40 dakika sonunda bağdaş kurduğumda sakinleşti. Aslında onu istediğinden de emin değilim.
  • Uzun süren krizlerde sürekli "Ne demek istediğini anlamıyor olabilirim ama şu an ne hissettiğini çok iyi anlıyorum." anlamına gelen şeyler mırıldandım. Kısa vadede hiçbir işe yaramadı :) Ama yine de güzel bişey olduğunu düşünüyorum.
  • Uykularından 'ıı ııııı' diye itiraz ederek uyandığı zaman istediği şeyi yapmaya kalktığımda istemeyeceğini, vazgeçtiğimde tekrar isteyeceğini bildiğimden duymazdan geldim. Tam uyanmadan yakalamaya çalıştım ve uykulu olmasından yararlanarak ve sırtını sıvazlayarak ya da sarılarak "Tamam, bebeğim nasıl istiyorsa öyle, o ne derse o, evetse evet, hayırsa hayır, onun istediği gibi olacak." ninnisini söyledim, mırıl mırıl uyku getirecek bir sesle.
  • Dışarıda çok yaşamadık neyseki ama denk geldiği zaman onu ortamdan uzaklaştırmayı tercih ettim genelde. Ortam değişince ilgisini dağıtacak şeyler bulmak daha kolay oluyor kesinlikle.
  • Son olarak da istediği şeylere çok itiraz etmedim. Hani kabul etmeyip sonradan yenilmektense baştan kabul ettim. Kesinlikle olmayacak şeylerden taviz vermedim tabiki ama kabul edilebilir durumlarda tutarsız davranmaktansa baştan tamam demeyi tercih ettim.
İki ayda her şey normale döndü, krizler geçti. Sendrom atlatmış büyük bir bebek artık o :) Sinirlenmek yerine onun mantıksız davranışlarını büyümenin doğal bir parçası olarak kabullenip bu zor döneminde sevgimizi daha çok hissettirmemiz gerektiğini bilmek ve sakin olmak gerek sadece. Bazen insan ne yapacağını bilemiyor, Öyle karşımda ağlarken çaresizce 'çok seviyorum seni' dediğim zamanlar oldu, benim de ağlamaklı olduğum zamanlar. Sevgime bile itiraz etti, inatla 'seviyorum' dedim. Çıldırdı. Olsun, onu sevdiğimi bilsin de birkaç krizimiz uzamış olsun. Geçti, bitti sonuçta.

7 Şubat 2016 Pazar

Doruk 2 Yaşında

Sen yanımda değilken zamanı görebiliyorum. Evet. Zamanı görmeyi öğrendim senle. Ama bu güzel bir şey değil. Zamanı görecek kadar hissetme sen hiçbir zaman. Ama sen söz konusu olduğunda zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Bir yerde yakalasam, acelemiz yok diyeceğim ama yakalayamıyorum. Dolu dolu yaşadığını hissedecek kadar uzun olsun anların. Ne zaman 2 oldun diyorum sana, gülüyorsun, 3 (öçç) diyorsun :) Yüreğime inecek haberin yok.

Bu bir senemiz öyle dolu geçti ki, her anını kaydedebilseydim keşke senin için. Ama bir süre önce her şeyi kaydetme çabamdan vazgeçtim. Çünkü beraber geçirdiğimiz zamana ekranın arkasından bakmak istemiyorum. Yanında olmayı, o anı seninle yaşamayı tercih ediyorum. Anıları kaydederken o anıların dışında kalmaktan, zamanı kaçırmaktan korkuyorum. Yaşadığın zamanın ve mekanın içinde olmayı, onları gerçekten hissederek ve kendini vererek yaşamayı hatırla sen de. Ekranın, telefonun ya da başka bir şeyin arkasında kaybolma. Çünkü içinde bulunduğun anı yaşamazsan geçmişin ve anıların olmaz. Geriye dönüp baktığında hatırlayacağın ve hatırladığında gülümseyebileceğin anılar biriktirmeyi unutma. Biliyorumki yaşadığımız on milyonlarca güzel anın büyük bir kısmını hatırlamayacağım ama seninle paylaştığım çok fazla şey olacak yine de. Hatırladığım kadarı hayatımın geri kalanında beni gülümsetmeye yetecek. Biliyorum.

Bir süredir iki yaş sendromunu yaşıyoruz hep birlikte. Sendromunu severim ben senin. Her şeyini severim. Terrible 2's diyorlar ya buna. En terrible halin bu olsun hayattaki. Birey olma çabalarını izliyorum sadece. Çünkü farkında değilsin ama ben seni birey olarak kabul ettiğimde sen doğmamıştın daha. Ve kendini birey olarak kabul ettirmene gerek yok. Asla böyle hissetme. Tek başına kalsan bile aynı şeyleri düşünmüyorsan diğerlerine ayak uydurmak zorunda değilsin. Hiçbir şeyi inanmadan, istemeden, hissetmeden yapma. Bu sendrom uzun sürmeyecek biliyorum. Ama bilmeni istediğim bir şey var. Sen anlatmak istediğin şeyi anlatamayınca sinirleniyorsun ve ağlıyorsun ya, işte ben de anlamadığım için çok kızıyorum kendime. Sen her şeyi daha iyi anlatmaya başlayacaksın bir süre sonra. Ben de seni anlamak için elimden gelen her şeyi yapacağım, 20 belki de 50 yıl sonra bile.

Bir de daha iki yaşındasın ama idolüm oldun şimdiden. Seni örnek almaya çalışıyorum çoğu zaman. Kısacık hayatında çok zor dönemler yaşadın. O zamanları yaşarken gösterdiğin sabır, iraden beni hayretler içinde bıraktı. Yaşadıklarını geride bırakma hızına hala inanamıyorum. Sen tanıdığım en güçlü insansın. Bebekler düşer. Hooppp. Kalkar. Ve yürümeye, koşmaya, en çok da gülmeye devam eder. Tüm yaşadıklarından sonra sadece düşmüşsün gibi kalktın ve devam ettin. Hem de her seferinde bıkmadan, usanmadan kalktın. Her şeyi geride bırakıp devam ettin. Ben bile bazen kalkamayacak gibi oldum ama senden güç aldım ve birlikte kalktık. Sıkıntılı olduğum zamanlarda seni örnek alıyorum ve hiç düşünmeden kalkıyorum, senin yaptığın gibi devam etmeyi deniyorum. Sen de zor günler yaşadığında iki yaşındaki halini düşün. Sadece... Kalk ve devam et.

Ahh! Büyüyünce de sesin bu kadar güzel olur mu bilmiyorum ama nasıl olursa olsun şarkı söylemekten vazgeçme. Kendi kendine mırıldanmanı, besteler yapmanı, müzik çalarken eşlik etmeni, bana şarkı söylemeni çok seviyorum ( nani nani oy oy oy oy :) ).

Seni çok sevdiğimi, her halini, her tipini, her şeyini, her yerde ve her durumda çok ama çok ama çooook sevdiğimi de unutma sakın. İyiki doğdun canım oğlum. İyiki doğdun.


                                                                                     ..Annen..