İnsan kendini eleştirirken objektif olamıyor. Olumlu ya da olumsuz taraflarını görmeyebiliyor. Özellikle de olumsuz taraflarını. Ya da görse bile kabullenemiyor. Ben anneliğime dokunurken dürüst olmak için elimden geleni yapıyorum. Yanlışlarımı görüp kabul etmeye çalışıyorum. Bunu ben yanlışlarımı her zaman görüp kabul ediyorum ve düzeltiyorum anlamında söylemedim. 'İnsan' olarak ya da sadece insan olduğum için her zaman yanlışlarım olacak, bazen hiç görmeyeceğim, bazen de kabullenemeyeceğim tabi ki. Demek istediğim elimden geldiğince iğneyi de çuvaldızı da kendime batırmaya çalışıyorum. Terzi oldum demeden kendi söküklerimi dikmeye çalışıyorum.
İnandıklarınız, doğruluğuna imza atacaklarınız var ya.. İşte onlara ne zaman inandınız? Ya da gerçekten inandınız mı? Gerçekten emin misiniz? Sürekli soruyorum kendime. Ve çoğu zaman cevap bulamıyorum. Çoğu zaman beynimin uydurduğu hikayelerin içinde buluyorum kendimi. Bazen çocukluk yaralarımda. Bazen sadece inanmak istediğim gerçeğinde. Bir şeylere belki de hayata tutunabilmek için. Ama hayat böyle değil işte. Bağımsız düşünmek çok zor ama başarabildiğim o minicik anlarda fark ettim ki kime ait olduğundan emin olmadığım o inançlara sarılmakla hayata tutunmak çok farklı şeyler. Kendime, oğluma tutunmam gerekiyor daha çok. Hiçbir şeyden emin olmadan. Hata yapıyor muyum acaba korkusuyla. Tedirgin değil ama farkında olarak.