"Ben diye başlayan cümleleri sevmem ama.. Ben kindar bir insan değilim. 10-9-8.. 7 demeden kötü anıları silerim zihnimden. Unutmadığım kötü anı, affetmediğim insan sayısı çok azdır. Ama bugün anladım ki o çok az bile çokmuş, hayat çok azmış çünkü. Hiçbir zaman affedemeyeceğini düşündüğü insanı affetmek için geç kalabilirmiş insan meğer. Kırıldığım, kızdığım için sildiğim, karşılaşırsam söyleyeceklerimden korktuğum için kaçtığım birini gördüm bugün. O beni görmedi ama. Affettim hem de bir anda oluverdi, kırıldı kırgınlığım. Umarım kaçtığım için o da beni affetmiştir. Hayat çok az çünkü."
Doruk bugün ilk defa annesinin köyüne gitti. Trabzon'a dedelerini ziyarete gittiğimizde hiç aklımızda yokken köyde bulduk kendimizi. Köyde bulduklarım bir bana dokundu, bir de Doruk'a dokunacak. Çünkü biraz büyüdüğünde hayatın ne kadar az olduğunu anlatacağım ona.
Bayburt'a gelince.. Çocukken babamla o dağ senin bu dağ benim gezerdik. Doruk'un da bu güzellikleri görmesini, yaşamasını istiyorum. Her fırsatta kendimizi babamın eline bırakıyoruz ve bir bakıyoruz dağlar dağlar..
Tatil, gezi plansız olmalı bana göre. Her zaman olmuyor ama olunca en güzeli o oluyor. Neden mi?
Tekir kedi hiç aklında yokken dere kenarında gönlünce koşturup oynuyor. Dedenin tutacağı balıkları bekliyor. Üstüne dere suyunda mısır pişiriyor. Afiyetle yiyor.
Çok dinç uyanıyoruz uykumuzdan, sanki yorgunluktan bayılanlar biz değilmişiz gibi. Ev sahibi amcanın bal gibi balıyla kahvaltı yapıyoruz. Yeni sağılan bal yemenin keyfine varıyoruz.
Böylece ayrılmadan önce tecrübeyle benim için çok değerli olan bir bilgi edinmiş oldum. Çocuklar unutmaya meyillidir ve konuşarak, olayın şeklini eğerek bükerek kötü olayları unutabilirler. Hatta hatırladıkları, aslında öyle olmasa da, güzel şeyler olabilir.
Eh Bayburt'a gidip klasik yayla turu kapanışımızı yapmadan olmazdı tabi. Yol kenarında dedeyle tak tak :)
(13-20 Eylül 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder