17 Mart 2015 Salı

Duyusal Oyunlar 1 Yaş

Duyusal oyunlar kavramı Doruk doğduğunda girdi hayatıma. Daha önce hiç duymamıştım. İhtiyaç duymayınca bilmiyor insan. Doruk doğduktan sonra gelişimine nasıl yardımcı olurum, hem eğlenip hem nasıl öğrenir diye araştırmaya başladım ve duyusal oyunlarla karşılaştım. Doruk'u tamamen Montessori methoduyla yetiştirmesem de çoğu zaman başvurduğum bir yöntem. Ve duyusal oyunlar da bu methodun bir etkinliği. Bebeğin ya da çocuğun duyu organlarını geliştirmeyi amaçlıyor. 

Duyulara hitap eden bebek oyuncakları doğar doğmaz girdi hayatımıza. Farklı dokularda kumaşları dokunma duyusuna, ses çıkaran parçaları duyma duyusuna yönelikti. Daha sonra aynı amaca yönelik kitaplarla tanıştık. Bu kitaplardan D-Man Kitaplık bölümünde bahsediyorum zaman zaman.

Burada bahsetmek istediğim evde yaptığım duyusal oyunlar. İlk denediğim  şey, duyusal keselerdi. Aslında bu keseler tamamen ihtiyaçtan doğdular. Doruk 6,5 aylıkken başladık ek gıdaya. Ve o gün bu gündür her öğünümüzde bir şeyle oyalanması gerekiyor. Bu iş beni çok yorsa da Doruk'un gelişimi için çok faydalı oluyor. Sürekli yeni bir şeyler bulmam gerekiyor, çünkü her bebek gibi bir süre sonra oynadığı şeyden sıkılıyor. Neyle oyalasam acaba diye düşündüğüm anlardan birinde, bir kutunun içinde varlığını çoktan unuttuğum kına keseleriyle karşılaştım ve dokunma keseleri yapmalıyım diye düşündüm. Bunu yapmak beş dakikamı almadı aslında. On tane kese ve içlerine koyulacak on farklı malzeme. Ceviz, fındık, nohut, fasulye, zencefil, mercimek, küçük boncuklar, büyük boncuklar, pirinç ve bozuk para. Benim aklıma bunlar geldiği ve evde olduğu için bunları seçtim. Ama tabiki çeşitlendirilebilir. Doruk bunlarla sadece iki öğün oyalandı. Ama bu keselere dokunan minik parmakları on farklı dokuyu hissetti. Bu da bana yetti.

Bir süre farklı kumaşlar topladım ertaftan. Aslında niyetim bunları bir kutuya yapıştırmaktı. Kutuyu doldur boşalt oyunu oynarken farklı kumaşlara da dokunmuş olur diye düşünmüştüm. Kumaşlarım tamamdı, kutu da öyle. Ama daha yapıştırıken vazgeçtim bundan. Çünkü benim canavar ben yapıştırdıkça kopardı, yapıştırdıkça kopardı. Belki o görmeden yapsaydım koparmaya çalışmak aklına gelmezdi ama düşünemedim işte. Sonra sinir geldi tabi, kutuyu attım. Ama kumaşlardan vazgeçmedim. Yine yemek yedirmeye çalışırken üçer beşer eline tutuşturdum. O kumaşları çekiştirip buruştururken ben de ağzını doldurdum. Bir iki öğün de böyle geçti. Bütün kumaşlarla yeterince içli dışlı olmuştu. Farklı dokuları keşfetmişti.

Koklama duyusuna yönelik de çalışmalarım oluyor zaman zaman. Ama çok başarılı olduğumu söyleyemem. Nasıl koklayacağını gösteriyorum, o tavşan oluyor. Çirkin olmayı değil de tavşan olmayı öğreterek hata yapmışım diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü tavşan olmasını seviyorum. Ama pamuğa gülsuyu, sirke, limon ve kokulu yağlar damlatarak koklatmayı deniyorum aklıma geldikçe. Kokladığının farkında olmasa da kokuları alıyordur mutlaka. Daha büyükler için çeşitli baharatlar da denenebilir. Zaman zaman meyveleri de koklatıyorum ama o burnuna değil ağzına götürdüğümü düşünüyor. Genelde kafayı çeviriyor. Çok nadir ağzını açıyor.


Bütün oynadığımız oyunlar, okuduğumuz kitaplar görme duyusuna zaten hitap etse de ona özel yaptığımız şeylerden de bahsetmek istiyorum biraz. Benim en sevdiğim bebek kartları. Bebeklere özel yapılmış görseller içeren kartlar. İlk aylar için siyah beyaz, sonrasında çok renkli. Bunlara bakarak, neyin ne olduğunu söyleyerek, belki birçok kez tekrar ederek zaman geçirmek Doruk'un çok hoşuna gidiyor. Ve öğrenmesine de oldukça yardımcı oluyor. Bir ikincisi renkleri gruplandırma. Renkli havuz toplarından aynı renk olanları ayırarak farklı bir yere koyma oyunu oynuyoruz mesela. Henüz tam anlamıyla gruplandıramamış olsak da renkleri tanımaya başladık artık. Bir de aynı nesnenin farklı resimlerini göstermeye çalışıyorum. Örneğin kediler. Birçok kedi türü var ve kedinin tek çeşit olduğunu düşünmemesi için çeşitlerini gösteriyorum gibi.

Duyma için pek bir şey yapmaya gerek yok sanırım. Zaten eline geçirdiği her şeyi yere atıyor ya da eline iki şey geçirirse birbirine tokuşturuyor. Ama yine de tencerelerden bateri yapıp tahta kaşıklarla çalıyoruz tabiki. Yaşına uygun oyuncak müzik aletleri ve sesli kitaplar da yardımcı oluyor bize.

Duyusal oyunların en güzel oynanacağı yer ise dışarısı. Evde kısıtlı imkanlarımızla yapabildiğimizi yapıyoruz ama kendimizi dışarı atar atmaz çimenlere, yapraklara, taşlara dokunuyoruz. Çiçekleri kokluyoruz. Nesnelerin resimlerini değil kendilerini görüyoruz. Kuş, kedi, köpek, araba seslerini duyuyoruz. Ve kesinlikle eve gitmek istemiyoruz.

İşte duyusal oyunlar. Düşününce ne kadar mantıklı olduğunu anlıyor insan. Konuşarak ve göstererek öğretiyoruz her şeyi. Duyma ve görme duyularını geliştirmek için çabalıyoruz. Ama bir şeyler eksik kalıyor. Dokunmayı, koklamayı da öğretmek gerekmiyor mu? Bütün duyularına dokunmak çok daha iyi olmaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder