17 Ağustos 2017 Perşembe

Bugün De Karnım Doyacak

İşten geliyorum -ki ben beş gibi erken bir saatte çıkıyorum-, Doruk'u kreşten alıyorum. Eve girdiğimizde saat altı buçuğu geçiyor. Yemek hazırla, ye yedi buçuk sekiz. Doruk için yatmaya hazırlık vakti dokuz olmalı -olamıyor tabiki- çünkü diş fırçala, kitap oku, uykuya direnmesi falan uyuması onu bulur.

Arada yaşamaya kalan vaktimiz bir, taş çatlasın bir saat on beş dakika. İşte o bir saatte Doruk'la kek yapsak, çay demleyip bir dilim yesem diyorum, ertesi güne yemek de yapsam diyorum, biraz oyun oynasak şöyle aklımda başka bişey olmadan ama, biraz yürüyüş de fena olmaz, az bi kitap da okusam, azıcık ama gerçekten azıcık yazmaya çizmeye de vaktim olsa. Bu kadar! Şimdi soruyorum: Bunların hangisi lüks?

Bir insan yüzü görsem iki çift muhabbet etsem demedim, bu lüks mesela. Ya da şöyle mumları yaksam, hafif bir caz, bir kadeh şarap, az bi kafayı dinlesem demedim. Bu çok lüks çünkü. Dişimi fırçalayıp kafayı vursam yatsam, aşırı lüks. Yani ne mi anlatmaya çalışıyorum? Yok bişey. İyiyim. 

Sadece işten daha geç çıkanları düşünüyorum. Saat sabah sekiz, Doruk'u çoktan kreşe bıraktım, kahvaltısı bile tamam. Metrodayım. Güne çılgın yorgun başlıyorum ama çok şükür akşam eve gidince yemek yiyecek vaktim olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder