5 Kasım 2015 Perşembe

Kaliteli Zaman Şeysi

İşe dönmeden önce çok kararlıydım, az ama öz zaman geçirecektik işe başladığımda. Yani işte o kaliteli zaman dediklerinden.

İşe başladım. Sabah Doruk uyurken evden çıkıyorum. Akşamın köründe eve dönüyorum. O arada iş yorgunluğuna bir de yol yorgunluğu ekleniyor. Eve geldiğimde Esin olarak değil, anne bile değil, pestil olarak geliyorum. Doruk'u akşam yemeği sırasında oyalama çabalarıyla kalan son enerjimi de tüketiyorum. Eh sayın pestil! Çocuk derki "Kalk oynayalım." Pestil diyemezki "Çok yorgunum." Bütün gün yemek dışında birlikte geçirdiğimiz zaman topu topu bir saat belki. Ama bu benim seçtiğim hatta bizim seçtiğimiz bir saat değil. İşten yorgun dönülmüş bir saat. Önceden tasarlanmış eğlenceli etkinlikler, koşturmacalı kovalamacalı bol kahkahalı etkinlikler ya da Doruk'un yönlendirmesine bırakılmış doğaçlama etkinlikler... Hepsi hikaye bana. Parmağımı kaldıracak halim yokken nasıl kendimi vereyim oyuna. Bi kahve yapsam, bacaklarımı uzatsam, kitap okusam ha? Hayır, istediğim bu değil. Ben de Doruk'la oynamak, gülmek, eğlenmek istiyorum ama enerjim yok. Bu bir saat bitse de Doruk'la birlikte ben de yatağa gömülsem diye bekliyorum. Her gün aynı. Bilen varsa söylesin bu
zamanı nasıl kaliteli geçirebiliriz? Öyle bir ihtimal var mı ya da?

Bir zaman dilimini bilerek, isteyerek kaliteli hale getirebilir miyiz? Yorgun, üzgün, stresli olabiliyor insan ve her zaman kendini yönetemiyor. Bir gün vaktimiz çok güzel geçerken diğer gün kırdığım oluyor Doruk'u. Keyfim yokken keyif aşılayamıyorum bazen. Çok üzülüyorum sonra. Keşke kaliteli geçirmek zorunda olduğumuz kısıtlı zamanımız yerine sık sık kaliteli geçen bol zamanımız olsa. Hayatın çok hızlı aktığı, çalışma saatlerinin ömür bitirdiği, trafiğin bitmek bilmediği bir yerde olmuyor ne yazıkki.

Bu konuyu düşündükçe yanlış hayatın içinde hissediyorum kendimi. Nasıl değiştireceğimi bilmiyorum ama işten daha az vakit ayırmak istemiyorum oğluma. Ayırabildiğim çok az vakti ise yorgunluk yüzünden yaşayamamaktan nefret ediyorum. Bazen böööö (ce-eee) oyununu bile oynayacak halim olmuyor. Ne kadar basit aslında değil mi? Bunu yapacak halim yokken nasıl yeteceğim Doruk'a, nasıl doyuracağım ruhunu? Sevgimi göstermek için saatlerce sarılabilirim, evet! Onun sıcaklığıyla dinlenirim hem de o arada. Bu bana yeter de ona yeter mi? Enerjinin doruğunda bir Doruk... Sevgini göstermek için sıkı sıkı sarılmadan önce deli gibi peşinden koştur istiyor. Benimse o bir saat onunla koşturabilmek için dinlenmem gerekiyor yani biraz daha zamana ihtiyacım var. Az vakti kaliteli geçirebilir insan belki ama bunun için o az vakitten biraz daha çok vakte ihtiyacı var ki dinlensin, enerji toplasın. Bu da bende az vaktin her zaman kaliteli olması mümkün değildir karşılığını buluyor.

İşte ben o kaliteli zaman şeysine inanmıyorum artık. Zamanın kaliteli geçmesi için çok olması gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder