7 Haziran 2016 Salı

Üst 'Level'

Canınız feci şekilde yanıyor, fiziksel olarak belki, içiniz acıyor ya da.

Hiç olmayacak, sizin başınıza asla gelmeyecek, aklınızın ucundan bile geçmeyecek bir olayın tam ortasındasınız, hem de başrol oyuncusu olarak.

Aklıma gelen hariç tutabileceğim tek şey evlat acısı...

Bunun dışında... Derin bir nefes alın, dilinizi ısırın. 'Level' atlamak üzeresiniz.

Çoğu insanın hayatı boyunca kazanamadığı bir yetiyi kazanabilmek için bir şansınız var: Kendinizi tanımak. Ama gerçekten tanımak. Ve çoğu insanın asla sahip olamadığı bir şansa sahipsiniz: Hayatınızı değiştirmek. Daha doğrusu yaşam şeklinizi değiştirmek. Kendi önceliklerinizi gözden geçirip, çok geç olduğunda muhtemelen pişman olacağınız birçok alışkanlığınızı yeniden yazmak. Çoğu insan hayatının anlamını sorgulamadan, öğrenmeden yaşıyor ve ölüyor. Kendini bilmeden bir ömür harcıyor. Sizin elinizdeyse bir fırsat var.

Biliyorum. İnsan isteyince başarıyor. Hem de her şeyi.

Biliyorum. Ben yaşadım. Yaşıyorum hala. Başıma gelen çok kötü bir olayın beni geliştirmesini, iyileştirmesini izliyorum hayretle. İşte ne biliyim, o olayı bilinçli yaşamaya çalışıyorum, kapanmamaya hatta daha çok açılmaya. Hala bitmedi. Hala devam ediyor bu iyileşme süreci. Karnım ağrıyor çoğu zaman, her şeyi midemde hissederim çünkü. Ama bu ağrıya minnet duyuyorum artık. Çünkü sıçrıyorum, ağrı olacak tabi. Bir üst 'level' e geçmek kolay değil. Zaman zaman dibi boyladığım da oluyor ama zıplamanın kuralı bu değil mi? Her seferinde daha yükseğe atlıyorum ve bunu farkediyorum. Kendimi bulmak için çabalıyorum ve yaşadığımız her şeyin fırsata dönüştürülebileceğine inanıyorum artık.

Bu dönüşümde anneliğin bana itici güç sağladığını da söylemeliyim. Ya kendimi ve dolayısıyla oğlumu karamsarlığa itecektim ya da farkındalığımı arttırıp bilinçli bir birey, bilinçli bir anne olacaktım. Bu ayrımı yapabildiğim için şükrediyorum. 

Kendini keşfetmek, bulmak hiç de kolay değil. İnsanı etkileyen veya engelleyen birçok şey var hayatta. Bazen 'ben' sandığımız şeyin bizimle hiç alakası olmayabiliyor. Yaşadığımız şeylere karşı bakış açımızı genişletince kendimizi daha rahat görüyoruz sanırım. Kendine dışardan bakabilmek lazım. Bunun için ille de kötü bir şey yaşamak gerekmiyordur sanırım. Ama insanın kendine kurduğu düzen kendi düzeni olmasa da bunu bozmak hiç kolay olmuyor. Ya da bozmak aklına bile gelmiyor. Bunu yapabilmek için cesaret gerekiyor ve bu cesareti başkalarında değil kendi içinde bulman gerekiyor. Ya durup dururken hadi deyip bir yerden başlayacaksın ya da dünya hazır başına yıkılmışken kendini yeniden yaratacaksın. Bu sefer kendin gibi yapacaksın ama.

Çok sevdiğim bir kitaptan çok beğendiğim bir cümle geliyor aklıma: 'Benimle ilgili hayallerin benim hayallerim değildi.' Kendinin olduğunu sandığın hayaller senin mi gerçekten? Bu sorunun cevabını gerçek hayallerin, gerçek kişiliğin ve gerçek benliğinle birlikte bulma şansına sahipsin şu an. Derin bir nefes al. Aramaya başla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder